Sağlık sistemlerini yeniden yapılandırma çalışmalarının gerekçelerinden birini, son dönemde kronik hastalıkların sıklığını artması ve bu hastalıkların kontrolüne yönelik kapsamlı hizmetlere gereksinim bulunmasıdır.
Bu yazımızda ülkemizde en önemli ölüm nedeni olan kalp hastalıklarının kontrolüne yönelik başarılı çalışmalar yürütülüp, yürütülemediğini irdelemeye çalışacağız.
Türk Kardiyoloji Derneği'ne göre Türkiye’de 18 yaşından büyük insanlarımız arasında her 3 kişiden 1’i hipertansif olup, yüksek kan basıncına sahip insanlarımızın yarıya yakını bu hastalıklarının farkında değildir.
Yüksek kan basıncı zamanında öğrenilmez ve kontrol altına alınmazsa kalp, beyin, böbrekler ve gözler başta olmak üzere birçok organ üzerinde büyük ve kimi zaman geri dönüşü olmayan hasarlara yol açabilmektedir. TKD'ye göre Türkiye’de her 4 ölümden 1’i yüksek kan basıncından kaynaklanmaktadır ve yapılan tüm kampanyalara karşın son 10 yılda yüksek kan basıncı kontrol oranı ülkemizde % 8’den ancak % 28.7’ye çıkarılabilmiştir. (1)
Türk Kardiyoloji Derneği'ne göre Türkiye’de 18 yaşından büyük insanlarımız arasında her 3 kişiden 1’i hipertansif olup, yüksek kan basıncına sahip insanlarımızın yarıya yakını bu hastalıklarının farkında değildir.
Yüksek kan basıncı zamanında öğrenilmez ve kontrol altına alınmazsa kalp, beyin, böbrekler ve gözler başta olmak üzere birçok organ üzerinde büyük ve kimi zaman geri dönüşü olmayan hasarlara yol açabilmektedir. TKD'ye göre Türkiye’de her 4 ölümden 1’i yüksek kan basıncından kaynaklanmaktadır ve yapılan tüm kampanyalara karşın son 10 yılda yüksek kan basıncı kontrol oranı ülkemizde % 8’den ancak % 28.7’ye çıkarılabilmiştir. (1)
2010 yılı Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans Çalışması-II'ye (TURDEP-II) göre Türkiye'de 20 yaş üzeri erişkin nüfusta yapılacak taramalarda hipertansiyon tanısı konulabilecek ölçüde tansiyonu yüksek olan kişilerin sadece %58'inin hastalıklarının farkında olduğu, %42'sinin ise hastalıklarının farkında olmadığı tespit edilmiştir. Bu çalışmaya göre hipertansiyon hastası olduğunun farkında olan kişilerin ise yaklaşık yarısında tansiyon yüksekliği kontrol altında değildir.(Tablo 1)
TANSİYON VE DİYABET HASTALIKLARININ KONTROLÜNDE
İYİLEŞME SAĞLANAMAMAKTADIR
TURDEP çalışmaları diyabet hastalığının ülkemizde artış eğiliminde olduğunu göstermektedir. 1998'de yapılan TURDEP-I çalışmasında 20 yaş üzeri nüfusta diyabet sıklığı %7.2 olarak bulunmuş iken; farkında olunan diyabet sıklığı %68, bilinmeyen diyabet sıklığı ise %32 olarak bulunmuştu. 2010 yılında yapılan TURDEP-II çalışmasına göre ise 20 yaş üzeri erişkin toplumda diyabet sıklığının %13.7’ye ulaştığı görülmüştür. Bu çalışmaya göre farkında olunan diyabet oranı %55 iken, bilinmeyen diyabet oranı %45'dir. Bu yönüyle taramalarda diyabet olarak tespit edilebilecek ölçüde kan şekeri yüksekliği olan kişilerin yarıya yakın bir bölümü hastalığının farkında değildir. TURDEP-II çalışmasının bir başka bulgusu ise bilinen diyabet hastalarının %50'sinde HbA1c'nin 7'den büyük olduğu, bir başka deyişle hastalığının farkında olan kişilerde glisemik kontrolün yetersiz olmasıdır. (Tablo 1) Bu bulgular da göstermektedir ki, Türkiye'de diyabet hastalığının sıklığı artmasına karşın bu hastalığın kontrolüne yönelik çalışmalarda da bir iyileşme gerçekleşememektedir.
Tablo 1: Bazı kronik
hastalıklarının farkında olan 20 yaş üzeri yetişkin kişilerde
hastalığın kontrol altında
olması durumu (TUDEP-II, 2010)
Evet
(%)
|
Hayır
(%)
|
|
Diyastolik
tansiyonun
<
90 olması
|
41
|
49
|
Sistolik
tansiyonun
<
140 olması
|
56
|
44
|
HbA1c’nin <7 olması |
50
|
50
|
KALP DAMAR HASTALIKLARINA BAĞLI ÖLÜMLER AZALTILAMAMAKTADIR
Tansiyon ve diyabet hastalıklarının tespit ve kontrolü çalışmalarında bir ilerleme sağlanamıyor olması, bu hastalıklara bağlı ölümlerde bir azalma sağlanamaması sonucunu doğurmaktadır. Türkiye'de kalp damar hastalıklarının durumunu ortaya çıkarma amacıyla yürütülen TEKHARF çalışmasının 2012 yılı izlem sonuçlarına göre ülke çapında son iki yılda (2011 ve 2012 yıllarında) 45-74 yaş grubunda genel ölümlerde azalma olması bir yana, 1000 kişi-yılında 15.4 ile hafif bir yükselme olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmanın bulgularına göre koroner kökenli ölüm oranında da benzer şekilde, 1000 kişi-yılında 6.66 oranıyla hafif bir yükselme eğilimi gözlenmiştir. Aynı çalışmada 40 yaş ve üzerindeki yurttaşlarımızda metabolik sendrom sıklığının da son on yılda ılımlı bir biçimde yükseldiği saptanmıştır.
Tablo 2: 45-74 yaş kohortunda 21.5 yılda gelişen ölüm ve koroner
kalp hastalığı ölümü insidansı (TEKHARF, 2012)
kalp hastalığı ölümü insidansı (TEKHARF, 2012)
KALP DAMAR HASTALIKLARININ KONTROLÜNE YÖNELİK TOPLUM TEMELLİ ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜLEMEMEKTEDİR
TEKHARF-2012 ve TURDEP-2010 çalışmalarının bulguları, kalp damar hastalıklarının erken tespiti ve etkin bir şekilde kontrol altında tutulmasına yönelik çalışmalara gereksinim bulunduğunu göstermektedir. Peki ülkemizde kalp hastalıklarının kontrolüne yönelik toplum temelli çalışmaların yürütüldüğünü söylememiz olanaklı mıdır? TÜİK'in 2012 yılında yürüttüğü sağlık araştırmasının konuyla ilgili verilerine göre bir yorum yapacak olursak, hayır!
Türkiye'de kalp-damar hastalıklarının kontrolüne yönelik kapsamlı çalışma yürütülmesine gereksinim bulunduğu görüşü doğrudur. Yürütülmekte olan sağlık sistemini yeniden yapılandırma çalışmalarının, bu gereksinimi karşılamaya yönelik olduğu düşüncesi ise gerçeği yansıtmamaktadır.
Deniz Akgün
Halk Sağlığı Uzmanı
Kaynaklar:
2)TURDEP II çalışması. http://www.turkendokrin.org
3) TEKHARF 2012. Türk Kardiyoloji Derneği. www.tkd-online.org/dergi/TKDA_41_5_373_378.pdf
4) TÜİK Sağlık Araştırması, 2012.