22 Kasım 2011 Salı

İşsizlik psikolojik durumu olumsuz etkiliyor

1980'li yıllarda ABD'de yapılan bir araştırmada somatizasyon, depresyon v anksiyetenin işsizlerde işi olan kişilere göre daha fazla görüldüğü saptandı. Ayrıca çalışmada benzer sayıda hastalık tanısı konulsa bile işsizlerin, iş sahibi olanlara göre daha sık doktor muayenesine gittikeri, daha fazla ilaç kullandıkları ve daha fazla hasta olarak yattıkları görüldü. 

Kaynak: http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1646287/

Almanya’da işsizlik hastalık yapıyor

 

Almanya’da yapılan bir araştırma işsiz insanların çeşitli maddi ve psikolojik sorunların yanı sıra hastalıklara da iş sahibi insanlara oranla daha fazla maruz kaldıklarını ortaya koydu

Almanya’nın tıbbı malzemeler atlasının çıkarıldığı bir araştırmaya göre, ülkedeki işsizliğin  yüksek olduğu bölgelerde şişmanlığın, kalp ve şeker hastalığının arttığı ortaya çıktı. Ayrıca işsizlerin çalışanlara göre daha fazla ilaç kullandığı da tespit edildi.

Araştırmayla ilgili bir değerlendirme yapan Sağlık Araştırmaları Enstitüsü (IGES) yetkililerinden Bertham Haeussler, “İşsizlik insanı kalp hastası yapıyor” şeklinde konuştu. İş bulamayanların psikolojilerinin bozulduğunu ve aşırı derecede stres altında kaldıklarını vurgulayan Haussler, “Bu durumda olan işsizler sürekli evde oturdukları ve çok az hareket ettikleri için genellikle bu tür hastalıklara yakalanıyorlar” tespitini yaptı. İşsizlerin sağlık harcamalarının çalışanlara göre daha yüksek olduğunu da belirten sağlık uzmanı, bunun sadece işsiz için değil, ülke ekonomisi için de önemli zararlara neden olduğunu söyledi. İşsizliğin yüksek olduğu Mecklenburg-Vorpommern eyaletinden örnek veren sağlık uzmanı, buralardaki ölümlerin yüzde 52’sinin yüksek tansiyona bağlı kalp hastalıkları olduğunu aktardı. Sağlık uzmanı normal şartlarda bu oranın yüzde 32 civarında olması gerektiğine de dikkat çekti.

19 Kasım 2011 Cumartesi

Neo-liberal ruh sağlığı yaklaşımı

Küreselleşme, neoliberal ekonomi ve sağlığın kamu hizmeti olmaktan çıkarılması sürecinden en çok etkilenen alanların başında ruh sağlığı gelmektedir. Bu etkinin bir yönü yaşamın psikiyatrize edilmesi şeklinde ortaya çıkarken, diğer yönü ise ruh sağlığı hizmetlerinin kamusal niteliğinin çökmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Yaşamın psikiyatrize edilmesi

Ruh sağlığı ve hastalıklarının özgül özellikleri, tanı süreci ve araçlarının öznelliği nedeniyle belirsizliklere çok daha dayanıksız, sınırlarının genişlemesine çok daha yatkın bir alan olduğu belirtilmektedir. Endüstriyel etkiler altında ruh sağlığı ölçütlerinin giderek artan bir hızda bulanıklaşması, psikiyatrik hastalıkların sınırlarını genişletirken, hayatın her türlü sorununun ‘psikiyatrize’ edilmesine yol açmaya başlanmıştır. 1952 yılında yayımlanan ilk DSM’de 106 kategori varken DSM IV TR’de bu sayı 297’ye çıkmıştır. “Eşik altı” kavramı ve benzer kavramlarla nerdeyse psikiyatrik muayenesi yapılan herkese bir ‘tanı’ ve bir ‘tedavi’ uygulayabilmek mümkün hale gelmiştir. Örneğin son otuz yılda depresyon tanısı ve tedaviye başlama sınırı giderek genişlemiştir.(1)

Bir yandan çokuluslu ilaç firmaları psikiyatrik ilaç tedavilerinin başlama ölçütlerini genişletmeye çalışırken diğer yandan özel sigorta şirketleri bedelini karşıladıkları psikiyatrik tedavilerin sınırlarını, süresini ve tedavi araçlarını daraltmaya çalışmaktadırlar. Ruh sağlığı hizmetlerinin kamusal maliyetlerini azaltmanın bir yönünü ise hizmetlerin kurum dışılaştırılması yaklaşımı oluşturmaktadır.

Devletin ruh sağlığı hizmetlerinden çekilmesi

ABD'de 1960'lı yıllarda kamu ve özel toplum ruh sağlığı merkezlerinin çalışmaları aracılığıyla ruh sağlığı hizmetlerini kurum dışında verilmeye yönelmenin temel nedenlerinden bir tanesini devletin mali krizinin oluşturduğu belirtilmektedir. (2) Halen ABD'de Toplum Ruh Sağlığı merkezleri, ruh sağlığı bakımından önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Bugün bu merkezler özel psikiyatri hizmetlerinden yararlanamayan ve genellikle sigortalı olmayanlara hizmet vermektedir. (3) Benzer şekilde Britanya'da da ruh sağlığı bozukluklarının toplum içinde tedavi politikasının muhafazakar hükümetin daha genel özelleştirme programının bir uzantısı olarak ortaya çıktığı ve devletin bu alandan çekilmesine yol açtığı belirtilmektedir. (2)

Ruh sağlığı bozukluğu olan kişilerin akıl hastanelerinden topluma dönmesi gerekçesi ile yürütülen söz konusu programların, hastaların toplum yerine kamu kurumlarından özel kurumlara geçmesine yol açmak ve yeni bir delilik ticaretinin oluşmasına neden olmakla eleştirilmiştir.  Ruh sağlığı hizmetlerine gereksinim duyan kesimlerin daha çok yoksullar olduğu göz önüne alınacak olursa, hizmetlerin kurum dışına çıkarılmasının hastaların bakımı sorumluluğunun devlet yerine daha fazla oranda aile üyeleri tarafından üstlenmesine yol açabildiği de düşünülebilir.  



Kaynaklar:
1. Türk Psikiyatri Derneği. Sınır ihlalleri görev grubu raporu. 2008.
2. Bryan S. Turner. Delilik ve psikiyati. Tıbbi güç ve toplumsal bilgi. Sayfa:70-103. Sentez yayınları, 2011.
3. Sema KUT. TOPLUMSAL DEĞİŞİM, KURUMLARIN YENİDEN YAPILANMASI
VE RUH SAĞLIĞI. Kriz Dergisi 2(1): 180-184.

16 Kasım 2011 Çarşamba

Düşük düzeyde fiziksel aktivite ile ilişkili hayatta kalma faydaları arasındaki ilişki

Lancet dergisinde, Chi Pang Wen ve arkadaşları, boş zamanlardaki küçük bir miktar fiziksel aktivitenin, toplam ölüm sayısını ve kalp ve damar hastalıklarından ve kanserden ölümleri azalttığını gösteren kendi çok büyük bir gözlemsel çalışma bulgularını gösteren raporu yayınladılar. Böylece tüm nedenlere bağlı mortaliteyi (ölümselliği) azaltmak için makul miktarda fiziksel aktivitenin yararı iyi belgelenmiş oldu. 

Pek çok ülkede kamu sağlık yetkililerin önerileri, günde en az 30 dakikaya eşdeğer haftanın çoğu gününde-yani haftada en az 150 dakika, yürümeyi öğütler. Wen ve arkadaşlarının çalışmasında, bu miktarın yarısını gösterir fiziksel aktivitenin (haftanın altı günü boyunca günde 15 dakika) tüm nedenlere bağlı mortaliteyi % 14, kanser mortalitesini % 10 ve kalp damar hastalıklarından ölümleri % 20 oranında azalttığını gösterdi.

15 Kasım 2011 Salı

Hastanelerin özelleştirilmesi verimliliği olumsuz etkiledi

Güney Kore'de yapılan bir araştırmada hastanelerin kısmi özelleştirmesinin verimliliği olumsuz etkilediği sonucuna ulaşıldı.

International Journal of Health ServicesDerisi'nde yayınlanan bir araştırmada Güney Kore'de daha iyi yönetileceği düşüncesi ile kısmen özelleştirilen 3 hastanenin özelleştirilmesi hedeflenen hastanelere göre daha kötü performans sergilediği sonucuna ulaşıldı.

Araştırmada hastanelerdeki kısmi özelleştirmenin çalışanların işgücünü arttırdığı, kalıcılıklarını azalttığı, reel ücretlerinin düşmesine, hastalardan alınan katılım paylarının ise artmasına neden olduğu görüldü. 

Kaynak
Struggle against Privatization: A Case History in the Use of Comparative Performance Evaluation of Public Hospitals

İşsizlik ruh sağlığını olumsuz etkiliyor

International Journal of Health Services  Dergisi'nde yayınlanan ve 8591 kişi üzerinde yürütülen bir araştırmada işsizliğin ruh sağlığını olumsuz etkilediği görüldü. İşsizliğin özellikle kol gücüyle çalışan erkeklerde, dul annelerde, evin geçimini sağlayan kadınlarda ve işsizlik ödeneğinden yararlanmayan kişilerde ruh sağlığını olumsuz etkilediği gösterildi.  

Kaynak için tıklayınız.

Anahtar sözcükler

koronavirüs (34) çevre kirliliği (30) Kovid-19 (29) hava kirliliği (22) kanser (22) pandemi (21) iş sağlığı (16) beslenme (12) bulaşıcı hastalıklar (11) salgın (11) kalp hastalıkları (10) pestisid (10) çevrecilik (10) egzersiz (9) içme suyu (9) işe bağlı sağlık sorunu (8) bağımlılık (7) iş kazası (7) kalp krizi (7) koronavirus (7) obezite (7) çocuk sağlığı (7) aile planlaması (6) aşı (6) birinci basamak sağlık (6) diyabet (6) işçi sağlığı (6) yoksulluk (6) cinsel yolla bulaşan hastalık (5) gıda güvenliği (5) işsizlik (5) kısırlık (5) stres (5) ölüm (5) akciğer kanseri (4) astım (4) ekonomik durgunluk (4) grip (4) iş güvenliği (4) otizm (4) rahim kanseri (4) sağlık finansmanı (4) zihinsel işlev (4) Bisfenol A (3) Kuş gribi (3) allerji (3) antibiyotik (3) antidepresan (3) asbest (3) besin zehirlenmesi (3) depresyon (3) doğurganlık (3) erken ölüm (3) gebelik (3) iklim değişikliği (3) iş gerilimi (3) kollesterol (3) korunma (3) kızamık (3) meme kanseri (3) sağlık (3) tedavi (3) verem (3) vitamin (3) yaşam süresi (3) ABD (2) HPV (2) KOAH (2) MERS (2) Suriye (2) akciğer hastalıkları (2) arsenik (2) ağrı kesici (2) cinsel ilişki (2) cinsellik (2) endokrin bozucular (2) eşitsizlik (2) finansal kriz (2) genç (2) gonore (2) hastalık (2) ilaç direnci (2) inme (2) kent (2) kent sağlığı (2) kondom (2) koruyucu sağlık (2) kronik hastalıklar (2) madde bağımlılığı (2) migren (2) nükleer santral (2) okul (2) prostat kanseri (2) romatizma (2) sıtma (2) tarama (2) zoonoz (2) çocuk felci (2) üreme sağlığı (2) şeker hastalığı (2) GDO (1) H7N7 (1) H7N9 (1) SARS (1) akrilamid (1) alkol (1) ambalajlı su (1) aşı karşıtlığı (1) baharat (1) bel soğukluğu (1) benzen (1) beyaz et (1) biber gazı (1) boğmaca salgını (1) cezaevi (1) damar sertliği (1) difteri (1) doğum defekti (1) doğum riski (1) düşük doğum ağırlığı (1) egzema (1) endometriosiz (1) endometrium (1) enfeksiyon (1) erken doğum (1) erken püberte (1) eroin (1) evde doğum (1) gastroşisiz (1) gelir düzeyi (1) genetik hastalıklar (1) hafıza (1) halı (1) hastane (1) hipotiroidizm (1) ilaç (1) ishal (1) istismar (1) iç ortam kirliliği (1) kabakulak (1) kadın sağlığı (1) kadın ölümlülüğü (1) kahvaltı (1) kahve (1) kan kanseri (1) kellik (1) kentsel dönüşüm (1) klamidya (1) kortikosteroid (1) kuduz (1) kuru göz (1) kuru temizlemeci (1) lenfoma (1) maden (1) meme gelişimi (1) mezotelyoma (1) modern yaşam (1) nanoteknoloji (1) neoliberalizm (1) nörolojik hastalıklar (1) parkinson (1) perflorin (1) psikososyal stres (1) psoriasiz (1) ruhsal sorun (1) salmonella (1) sağlık çalışanları (1) sigara (1) silikosiz (1) tek sağlık (1) vaka tanımı (1) yaşlı (1) yaşlı sağlığı (1) özelleştirme (1)