18 Aralık 2013 Çarşamba

Bebek ölümlerinin azalması sağlık hizmetlerinin başarısını gösterir mi?

Bebek ölümlerinin azalmasının, ülkemizde sağlık hizmetlerinin başarısı olarak kabul edilme eğilimi olduğunu görmekteyiz. Ancak bu doğru bir değerlendirme tarzına karşılık gelmemektedir.


Öncelikle bebek ölümlerinin azalması bir sağlık hizmetleri göstergesi değildir. Sağlık hizmetlerinin çağdaş niteliklere uygun bir şekilde gereksinimlere yönelik olarak sunulması, bebek ölümlerinin azalmasına katkıda bulunabilir. Ancak bebek ölümlerinin azalması asıl olarak ekonomik ve sosyal koşulların iyileşmesine bağlıdır. Bu durum DSÖ'nün 2008 yılı raporunda atıfta bulunulan, Portekiz'de 1960-2008 yılları arasında bebek ölümlerinin azalmasını irdeleyen bir araştırmada gösterilmiştir. Bu çalışmanın bulgularının gösterdiği gibi bebek ölümlerinin azalmasını etkileyen temel etkenler sosyo-ekonomik faktörlerdir. (Grafik 1) Bu yönüyle kişi başı gelir artışının yaşandığı koşullarda bebek ölümlerinin azalmasının sağlık hizmetlerinin başarısının sonucu olduğunu söylemek olanaklı olmayacaktır.  


 Grafik 1: Portekiz'de 1960-2008 yılları arasında
 ölümlülüğün azalmasını açıklayan faktörler (DSÖ, 2008 yılı raporu)


Şimdi de Türkiye'de bebek ölümlerindeki azalmanın sağlık hizmetlerinin başarısı olarak değerlendirmenin olanaklı olup, olmadığı konusunu irdelemeye çalışalım. Aşağıdaki tabloda son 5 yılda TÜİK ve Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye'deki bebek ölüm hızları görülmektedir.


TÜRKİYE'DE BEBEK ÖLÜMLERİNDEKİ AZALMANIN SAĞLIK HİZMETLERİNİN BAŞARISI OLDUĞU SÖYLEMİ GERÇEĞİ YANSITMIYOR


Tablo 1: TÜİK ve Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye'de yıllara göre 
bebek ölüm hızları (Binde)

TUİK
Sağlık Bakanlığı
2008
 -
12,1*
2009
13,8
10,2*
2010
12,0
7,8*
2011
11,7
7,7*
2012
11,6
  7,4**

* : Sağlık Bakanlığı  Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2011
**: Sağlık Bakanlığı  Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2012


Bu verileri değerlendirirken TNSA-2008 araştırmasının nüfusa kayıtlı olmayan bebeklerle ilgili bulgularını da göz önünde bulunduralım. TNSA-2008 verilerine göre 5 yaş altı çocukların nüfusa kaydedilmesi için ortanca süre 32 ay olup, doğum kayıtları yapılmış olan 5-yaş altı çocukların yüzdesi %93,7'dir. Bir başka deyişle bu araştırmanın bulgularına göre Türkiye'de çocukların yarısı 32 aydan sonra nüfusa kaydedilmektedir. Bebek ölümleri açısından en riskli bölge olan Doğu Bölgesi’nde ise bu süre 37 aya çıkmaktadır. Bebek yaş grubu açısından ise incelenen 0-12 aylık bebeklerin %63’ünün nüfusa kayıtlı olmadığı tespit edilmiştir. (2) 

Şimdi de basit bir mantık yürütelim. Yaşayan bebeğini nüfusa kaydettirmeyen ebeveynler, TÜİK'in bebek ölüm hızı verilerine yansıyacak şekilde, ölen bebeklerini nüfusa kaydediyor olabilirler mi? Elbette hayır. O zaman ilk 1 yaşındaki bebeklerin %63'ünün nüfusa kayıtlı olmadığı ülkemizde gerçek bebek ölüm hızı, bilinen bebek ölüm hızından ne kadar fazla olabilir? Var olan veriler ışığında Türkiye'de gerçek bebek ölüm hızının, TÜİK'in kayıtlarına yansıyandan en az 1,5 kat fazla olduğunu tahmin edebiliriz. Nüfusa kayıtlı olmayan bebeklerin daha düşük sosyo-ekonomik düzeye sahip ailelerin bebekleri olduğunu öngörecek olursak, 2012 yılı için Türkiye'nin gerçek bebek ölüm hızı en az binde 30'dur. 2012 yılı için Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre ise bebek ölüm hızı binde 7,4'dür. Bir başka deyişle Sağlık Bakanlığı gerçekleşen bebek ölümlerinin ancak %25'ini tespit edebilmiştir. 

5 yaş altı çocuk ölümleri açısından ise bir başka bulgu dikkat çekicidir. 2011 yılı UNICEF verilerine göre 
Türkiye kişi başına gelir düzeyi açısından dünyada 54’üncü sırayı alırken, beş yaş altı çocuk ölümlerinde 100’üncü sıradadır. (3) Bu bulgu ülkemizde çocuk ölümlerindeki azalmanın sağlık hizmetlerindeki iyileşmeye başlı olarak değerlendirilemeyeceğini göstermektedir. Çocuk ölümlerinin azaltılması çalışmaları açısından Türkiye, benzer gelir grubundaki ülkelerden daha kötü bir performansa sahip görünmektedir. 

Sonuç olarak bebek ölümlerinin azalması süreci sağlık hizmetlerinin esas belirleyicisi olduğu değil, sadece katkıda bulunduğu bir süreçtir. Türkiye'de gerçek bebek ölüm hızı ise tespit edilebilen değerin çok üzerindedir. Ülkemizde bebek ölümlerinin azalmasının sağlık hizmetlerinin başarısı olarak değerlendirmek var olan bilgiler ışığında ne yazık ki olanaklı değildir. Ülkemizde bebek ölümlerinin ancak 4'te 1'inden haberdar olan sağlık örgütlenmesinin bebek ölümlerinin azalmasını sağladığı iddiası ise,  bırakalım doğru olmayı, düşündürücü olmayı bile karşılayamamaktadır. 


Dr. Deniz Akgün
Halk Sağlığı Uzmanı


Kaynakça:

1. World Health Report, 2008. www.who.int
2. Koç İ, Eryurt MA. Türkiye'de beş yaş altındaki çocukların nüfusa kayıt olma durumları: 1993-2008. http://www.cshd.org.tr
3. UNICEF (2011). Türkiye’de Çocukların Durumu Raporu. http://panel.unicef.org.tr/vera/app/
var/files/s/i/sitan-tur.pdf, 14 Kasım 2011.




Anahtar sözcükler

koronavirüs (34) çevre kirliliği (30) Kovid-19 (29) hava kirliliği (22) kanser (22) pandemi (21) iş sağlığı (16) beslenme (12) bulaşıcı hastalıklar (11) salgın (11) kalp hastalıkları (10) pestisid (10) çevrecilik (10) egzersiz (9) içme suyu (9) işe bağlı sağlık sorunu (8) bağımlılık (7) iş kazası (7) kalp krizi (7) koronavirus (7) obezite (7) çocuk sağlığı (7) aile planlaması (6) aşı (6) birinci basamak sağlık (6) diyabet (6) işçi sağlığı (6) yoksulluk (6) cinsel yolla bulaşan hastalık (5) gıda güvenliği (5) işsizlik (5) kısırlık (5) stres (5) ölüm (5) akciğer kanseri (4) astım (4) ekonomik durgunluk (4) grip (4) iş güvenliği (4) otizm (4) rahim kanseri (4) sağlık finansmanı (4) zihinsel işlev (4) Bisfenol A (3) Kuş gribi (3) allerji (3) antibiyotik (3) antidepresan (3) asbest (3) besin zehirlenmesi (3) depresyon (3) doğurganlık (3) erken ölüm (3) gebelik (3) iklim değişikliği (3) iş gerilimi (3) kollesterol (3) korunma (3) kızamık (3) meme kanseri (3) sağlık (3) tedavi (3) verem (3) vitamin (3) yaşam süresi (3) ABD (2) HPV (2) KOAH (2) MERS (2) Suriye (2) akciğer hastalıkları (2) arsenik (2) ağrı kesici (2) cinsel ilişki (2) cinsellik (2) endokrin bozucular (2) eşitsizlik (2) finansal kriz (2) genç (2) gonore (2) hastalık (2) ilaç direnci (2) inme (2) kent (2) kent sağlığı (2) kondom (2) koruyucu sağlık (2) kronik hastalıklar (2) madde bağımlılığı (2) migren (2) nükleer santral (2) okul (2) prostat kanseri (2) romatizma (2) sıtma (2) tarama (2) zoonoz (2) çocuk felci (2) üreme sağlığı (2) şeker hastalığı (2) GDO (1) H7N7 (1) H7N9 (1) SARS (1) akrilamid (1) alkol (1) ambalajlı su (1) aşı karşıtlığı (1) baharat (1) bel soğukluğu (1) benzen (1) beyaz et (1) biber gazı (1) boğmaca salgını (1) cezaevi (1) damar sertliği (1) difteri (1) doğum defekti (1) doğum riski (1) düşük doğum ağırlığı (1) egzema (1) endometriosiz (1) endometrium (1) enfeksiyon (1) erken doğum (1) erken püberte (1) eroin (1) evde doğum (1) gastroşisiz (1) gelir düzeyi (1) genetik hastalıklar (1) hafıza (1) halı (1) hastane (1) hipotiroidizm (1) ilaç (1) ishal (1) istismar (1) iç ortam kirliliği (1) kabakulak (1) kadın sağlığı (1) kadın ölümlülüğü (1) kahvaltı (1) kahve (1) kan kanseri (1) kellik (1) kentsel dönüşüm (1) klamidya (1) kortikosteroid (1) kuduz (1) kuru göz (1) kuru temizlemeci (1) lenfoma (1) maden (1) meme gelişimi (1) mezotelyoma (1) modern yaşam (1) nanoteknoloji (1) neoliberalizm (1) nörolojik hastalıklar (1) parkinson (1) perflorin (1) psikososyal stres (1) psoriasiz (1) ruhsal sorun (1) salmonella (1) sağlık çalışanları (1) sigara (1) silikosiz (1) tek sağlık (1) vaka tanımı (1) yaşlı (1) yaşlı sağlığı (1) özelleştirme (1)