tag:blogger.com,1999:blog-32527974018199244532024-03-24T04:11:11.719-07:00Sağlık yazılarıSağlık haberleri ve sağlık araştırmaları sitesi
<p>
</p>
Unknownnoreply@blogger.comBlogger492125tag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-77190263013212174382024-03-24T04:04:00.000-07:002024-03-24T04:10:40.158-07:00İddiaları yalanlamakla yetinmek yeterli değil <p><span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white;">K</span><span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 16px; font-variant-ligatures: none;">arabük İl Sağlık Müdürlüğü, Karabük Üniversitesi'ndeki Türk ve Afrikalı öğrencilerin cinsel birliktelik yaşamaları sebebiyle HIV ve HPV pozitif vakalarında artış ve hastanelerde yoğunluk olduğu iddialarını yalanladı.</span></span></p><p><span></span></p><a name='more'></a><span style="background-color: white;">Sağlık idaresinin toplumda endişeye yol açan sağlık sorunları konusunda, pandemi döneminde yapılan hatalardan ders çıkararak sorunun önemini göz ardı etme tutumundan vazgeçmesi gerekiyor. </span><p></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJSSPDmvJVtohkoYe937AkbNEKoS7tiCLDzWl9BLSnilNnyfMGMDMB2PLyOjpwh6u06afZTMmA-6n0AjcAY3ddGl-NvjhDvi0xHa4AmIFGp-qcf5xNYsfGilHVwOtJjHRuJWmZHVurcTiALbaiHkBnG8s4HAPPyEbWpYc5x7XsS0b7W2W3jPOoqjggLFo/s1591/como-e-viver-com-hiv-atualmente-1-1591x895.jpeg.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="895" data-original-width="1591" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJSSPDmvJVtohkoYe937AkbNEKoS7tiCLDzWl9BLSnilNnyfMGMDMB2PLyOjpwh6u06afZTMmA-6n0AjcAY3ddGl-NvjhDvi0xHa4AmIFGp-qcf5xNYsfGilHVwOtJjHRuJWmZHVurcTiALbaiHkBnG8s4HAPPyEbWpYc5x7XsS0b7W2W3jPOoqjggLFo/s320/como-e-viver-com-hiv-atualmente-1-1591x895.jpeg.webp" width="320" /></a></div><span style="background-color: white;"><br /></span><p></p><p><span style="background-color: white;">Hatırlanacağı gibi pandemi döneminde Kovid (+) vaka sayısı, hastanede yatanlarla sınırlı olarak bildirerek gerçek durumun toplumdan gizlenmesi yoluna gidilmişti. Bu durum sağlık idaresine yönelik güvenin zedelenmesine yol açmıştı. </span></p><p><span style="background-color: white;">Karabük'te HIV ve Hpv pozitif kişi sayısında artış olduğu iddialarıyla ilgili olarak benzer bir tutumun sergilendiği görülüyor. Doğru olan tutum, HIV ve Hpv pozitifliği ile ilgili verilerin topluma açıklanması ve bu hastalıkların kontrolü konusunda ne gibi çalışmaların yürütüldüğü konusunda bilgilendirme yapılmasıdır. </span></p><p><span style="background-color: white;"><b>Veriler paylaşılmalı</b></span></p><p><span style="background-color: white;">Vaka artışı olmadığı açıklaması yeterli değildir. Yıllara göre vakaların sayısının nasıl değiştiği ve bu hastalıkların kontrol edilmesi için ne gibi çalışmaların yürütüldüğü konusunda toplumun bilgilendirilmesi gereklidir.</span></p><p></p>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-25333901134509441982024-03-01T00:20:00.000-08:002024-03-01T00:20:48.460-08:00İliç maden kazasının sonuçlarını izleme çalışma grubu oluşturulmalı<p>İliç maden kazası halk sağlığı açısından ciddi risklere yol açmış bulunuyor. Bu sonuçları izlemeye yönelik olarak bir çalışma grubu oluşturulması uygun olur. <span></span></p><a name='more'></a><p></p><p>İliç’de 13 Şubat tarihinde meydana gelen maden kazası ile siyanür, sülfirik asit ve ağır metaller içeren 35 milyon metreküp toprak kontrolsüz şekilde yer değiştirmiş bulunuyor. Bu çevre felaketinin önümüzdeki yıllarda olumsuz sonuçlara yol açması kaçınılmaz görünmektedir. Uzun dönemde toplumu etkileyecek sağlık risklerinin kontrol altına alınmasının yanı sıra maden kazasının yol açtığı kirliliğe bağlı sonuçların tazmin edilmesinin önünün açabilmesi için, kazanın sağlık etkilerinin izlenmeye başlanması gerekiyor.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://www.eginnovations.com/blog/wp-content/uploads/2021/02/enterprise-class-applications.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="280" data-original-width="300" height="299" src="https://www.eginnovations.com/blog/wp-content/uploads/2021/02/enterprise-class-applications.jpg" width="320" /></a></div><br /><p>Maden kazasının sağlık etkilerinin izlenmesi için maden şirketinden ve ilgili kamu kuruluşlarından destek sağlanması gerekiyor. Ancak İliç maden kazasının sonuçlarını izlemek için oluşturulacak çalışma grubunun şirketten ve kamu kurumlarından bağımsız olması gerekiyor. Çünkü maden kazasından sorumluluğu olan ve sağlık sonuçlarının tazmin edilmesi kendilerinden talep edilebilecek maden şirket yetkilileri ile kamu kurumlarının yetkililerinin konuya taraflı olarak yaklaşabilecekleri düşünülebilir. </p><p><b>Çalışma grubu farklı meslek mensuplarından oluşmalı</b></p><p>İliç maden kazasının sağlık sonuçlarını izlemek için oluşturulacak çalışma grubunda sağlık meslek mensupları, çevre mühendisleri, maden mühendisleri, jeologlar, ziraatçiler ve veteriner hekimlerin bulunması uygun olacaktır. Bu çalışma grubu tarafından çevre felaketinin en kritik sonucu olan sağlık etkileri izleneceği için grubun içinde farklı branşlardan sağlık meslek mensuplarının bulunmasında fayda olacaktır. </p><p>Çalışma grubunun özellikle Fırat nehrinin geçtiği iller olan Erzincan, Sivas, Tunceli, Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa illerindeki nüfusun demografik özellikleri incelemesi gerekiyor. Ardından bu illerde yaşayan nüfusun beslenme özellikleri, yaşam şekilleri, çalışma ortamlarında karşı karşıya bulundukları sağlık risklerinin tanımlanması gerekiyor. Bu bölgede belirli aralıklarla topraktan, sudan, havadan ve hayvanlardan alınacak numunelerde kirletici maddelerin konsantrasyonunun ölçülmesi gerekiyor. Ardından maden kazası nedeniyle ortaya çıkan çevre kirliliğinin yol açabileceği sağlık riskleri açısından bu bölgedeki nüfusun sağlık izlemlerinin yapılması önem taşıyor. </p><h3 style="text-align: right;"><span style="font-weight: normal;">Sağlık risklerinin izlenmesinin kapsamında bu bölgede zaman içinde ortaya çıkacak değişimlerin izlenmesi gerekiyor</span></h3><p>Sağlık risklerinin izlenmesinin kapsamında bu bölgede zaman içinde ortaya çıkacak değişimlerin izlenmesi gerekiyor. Siyanür ve ağır metal kirliliği ile ilişkili olabilecek sağlık sorunlarının riskli bölgede yaşayan nüfus ile toplumun geri kalanı açısından karşılaştırılması da kullanılabilecek yöntemler arasında yer alıyor. İliç maden felaketinin sağlık sonuçlarını izleme çalışma grubunun periyodik aralıklarla yürüttükleri çalışmaları raporlandırması ve çevre felaketinin sağlık etkileri konusunda kamuoyunu bilgilendirmesi önem taşıyor. Çevre kirliliğinin sağlık sonuçları on yıllar sonra belirginleşebileceği için bu çalışma grubunun faaliyetleri belirlenmiş yöntem üzerinden en az 25 yıl boyunca sürdürülmelidir.</p>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-32175211343826704452024-02-21T03:42:00.000-08:002024-02-21T03:52:04.733-08:00Sağlık hizmetlerinde sözleşmeli yöneticilik olur mu?<p></p><p></p><p>Sağlık hizmetleri kamu hizmeti olarak kabul edilmesine karşın ülkemizde kamu hizmeti anlayışıyla yönetilemiyor. </p><span><a name='more'></a></span><p>Yakın zamanda Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’nin tarafından disiplin cezası sonucu hastanelerde ve aile sağlığı merkezi çalışanlarında destek ödemelerinde kesinti yapılmasının uygun olmadığına karar verildi. Yapılan değişiklikler sonrasında sözleşmeli aile hekimlerine yönelik disiplin cezası uygulamasının Devlet Memurları Kanunu’na göre yapılması gerekiyor. 2022 yılında yapılan değişiklikle artık özel sağlık kurumlarında görev yapan hekim, diş hekimi ve diğer sağlık meslek mensupları hakkında Türk Ceza Kanunu kapsamında dava açılabilmesi için de Sağlık Bakanlığı’ndan izin alınması gerekiyor. Ancak sağlık yönetimi alanında sağlık hizmetinin kamu hizmeti olarak bakış açısının geçerli olduğunu söylemek olanaklı değil.</p><p><b>Sağlık yöneticileri kamu görevi yapmaktadır</b></p><p>Özel ya da kamu kurumlarında veriliyor olmasına bakılmaksızın sağlık hizmetleri kamu hizmeti olarak görülüyorsa sağlık yöneticilerinin de kamu görevlisi olarak istihdam edilmesi gerekir. Ancak bütün bu iş ve işlemleri yürütecek sağlık yöneticileri, kamu görevlisi pozisyonunda istihdam edilmiyor. Ülkemizde kamu ya da özel sektörde olsun sağlık yöneticilerinin istisnasız tamamı sözleşmeli olarak çalışıyor. Özel sektördeki uygulama bir yana kamu sağlık kurumlarının yöneticilerinin, yöneticilik görevlerini sözleşmeli olarak yapması yerine getirmeye çalıştıkları görevlerin doğasına uygun değil. Bu yönüyle sağlık yönetimi alanında karmaşa yaşandığını söylemek yanlış olmaz. </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://lerna.courses/australia/wp-content/uploads/health-manager-course.png.webp" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="420" data-original-width="800" height="168" src="https://lerna.courses/australia/wp-content/uploads/health-manager-course.png.webp" width="320" /></a></div><br /><p>Ülkemizde sağlık yöneticileri sözleşmeli olarak belirli süreler için atanıyor ancak kimin sağlık yöneticisi olarak görevlendirileceğine ve süresi dolduğunda yöneticilik görevine devam edip, etmeyeceğinin herhangi bir standart bulunmuyor. Neye göre, hangi sağlık yöneticilerinin bu görevi yapmaya devam edeceği, hangisinin, neye göre yöneticilik görevine devam etmeyeceği belli değil. Gerçi ülkemizde kamu kuruluşlarının tamamında performans yönetimi uygulamalarının hayata geçirilmeye çalışıldığı biliniyor. Eğer sağlık yöneticileri performanslarına bakılarak göreve devam ettiriliyor ya da yöneticilik görevlerine son veriliyorsa kimin performasının hangi kriterlere göre değerlendirildiği, neye göre yeterli, neye göre yetersiz bulunduğunun açıklanması gerekir. Eğer bir önceki dönemde yöneticilik yapan kamu görevleri, bazı açılardan düşük performans sergiledikleri gerekçesiyle sözleşmeleri yenilenmemişse, bu performans düşüklüğünün sonuçlarının ne olduğu ve nasıl ortadan kaldırılacağı konusunda sağlık çalışanlarının meslek örgütlerinin, hasta hakları kuruluşlarının vb. bilgilendirilmesi gerekir. </p><p><b>Sağlık yönetimi anlayışı gözden geçirilmeli</b></p><p>Sağlık alanındaki meslek odası, sendika, hasta hakları derneği vb. kurumlarla birlikte değerlendirilmediğine göre ülkemizde sağlık yöneticilerinin atanması ya da görevden alınmasında performans yönetimi sistemi de uygulanamıyor. Çünkü sağlık yöneticisi olarak sözleşme yapılan ya da sözleşmesi yenilenmeyen görevlilerin görevden alınmasında o yöneticilerin sergiledikleri performans gerekçe olarak sunulmuyor. Kaldı ki kamu hizmeti sunulması açısından sağlık sektörünün kendine özgü yönleri bulunuyor ve market yöneticisi atamakla sağlık hizmetlerine yönetici atamanın aynı yöntemle yapılabileceği düşünülemez. </p><h3 style="text-align: right;"><span style="font-weight: normal;">Sağlık yöneticilerinin göreve atanması ve görevden uzaklaştırılmasının kurala bağlı olmadığı koşullarda sağlık hizmetlerinin belirli amaçlara yönelik olması beklenemez</span></h3><p>Sağlık yöneticisi atama konusunda yaşanan kuralsızlığa Sayıştay’ın raporlarında da değiniliyor. Sayışytay’ın 2018 yılı Eylül ayında yayınladığı denetim raporunda il sağlık müdürlerinin görevlendirilme usulünün yanlış olduğu ve ilgili kanunlara göre yapılmadığı belirtilmişti. Sayıştay’ın bu görüşü doğru olmakla birlikte bazı açılardan yetersizlikler içeriyor. Sözleşmeli yönetici atama ve görevden alma uygulaması, sadece il sağlık müdürleri için değil bütün sağlık yöneticileri açısından yanlıştır. Sağlık personeli tarafından sunulan sağlık hizmetlerinin daha verimli ve etkin kılınabilmesi için sağlık yöneticileri ve sağlık yönetimi anlayışının gözden geçirilmesi gerekiyor. Sağlık yöneticilerinin göreve atanması ve görevden uzaklaştırılmasının kurala bağlı olmadığı koşullarda sağlık hizmetlerinin belirli amaçlara yönelik olması beklenemez. Sağlık alanında yaşanan karmaşanın en azından yönetilebilir hale gelmesi için sağlık yöneticilerinin atanması ve görevden alınmasının belirlenmiş kurallara bağlanması gerekiyor.</p>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-63732737438555069782024-02-18T23:53:00.000-08:002024-02-19T08:27:33.944-08:00Çevre faciasından sonra madeni kapatmak çözüm mü?<p>İliç’deki maden faciasından sonra madenin lisansı iptal edildi. Yetkili merciler tarafından yapılan açıklamalar madenin açılması sürecinde ve sonrasında yapılan denetimlerin prosedürlere uygun olduğu şeklindeydi. Oysa İliç’teki Çöpler madeni 2002 yılında siyanür sızıntısı ile gündeme gelmişti. O dönemde madenin işleyişine ilişkin eksiklikler giderilmiş olsaydı bu maden faciasının gerçekleşmesi önlenebilirdi. </p><p><span></span></p><a></a><br><p></p><div><a href="https://earthworks.org/wp-content/uploads/2021/09/Gold_Mine_at_Sakdrisi-300x205.jpg"><img border="0" height="219" src="https://earthworks.org/wp-content/uploads/2021/09/Gold_Mine_at_Sakdrisi-300x205.jpg" width="320"></a></div><p><br></p><p>Oysa şirket ve yetkili makamlar eksikliklerin üstünü örtmeyi tercih ettiler. Yaşan gelişmeler bu tür madencilik faaliyetlerinde kaza riskini önleyebilmek için işletmelerde iş sağlığı ve güvenliği komitelerinin yanı sıra çevre sağlığı ve güvenliği risklerini gözlemleyecek komitelerin oluşturulması gerektiğini gösteriyor.</p><h3>Kontamine toprak kütlesinin var olan koşullarda izole edilme şansı bulunmuyor</h3><p>Kaza sonrası maden bölgesine giden yetkililer toprak altında kalan işçilerin kurtarılması çalışmalarına odaklanmış görünüyorlar. Oysa toprak altından kalan işçiler kadar olan maden kazasının çevrede yol açmak üzere olduğu felaket önem taşıyor. Yetkili merciler çevresel felaket konusunda ise yeterli endişeye sahip olmadıkları anlaşılıyor. Yapılan açıklamalarda yapılan su ve toprak analizlerinin temiz çıktığı vurgusu öne çıkıyor. Oysa toprak kayması sonrası yer değiştiren 35 milyon küp toprak siyanür ve ağır metallerle kirlenmiş durumdadır ve bu toprak kütlesinin var olan koşullarda izole edilme şansı bulunmuyor. Kontamine toprak kitlesi yağışlar ya da başka etkenlerin etkisi ile er ya da geç su havzalarının yayılması ile sonuçlanacaktır. Yetkililerin yüreklere su döken açıklamların yerine yaşanan çevre felaketinin etkilerinin nasıl izleneceğini açıklamaları daha yerinde olacaktır.</p><h4>Çevre felaketinin sonuçları izlenmeli</h4><p>İçişleri ve Enerji Bakanlıkları’nın yanı sıra Sağlık Bakanlığı’nın yaşanan çevre felaketinin etkilerinin nasıl izleneceğini kamuoyuna açıklamak üzere sürece dahil olması gerekir. Madeni kapatılması, çalışmalarının kısıtlanması ya da kontrol altına alınması çevre faciasından önce alınması gereken önlemlerdi. Faciadan sonra yapılması gereken çevre felaketinin insan ve toplum üzerine etkilerinin izlenerek en alt düzeye indirilmesi olmalı. Ayrıca bu tür madencilik felaketlerinin önlenmesi için yapılması gereken mevzuat değişikliklerinin tartışılması gerekiyor. </p><h3>Tehlikeli madencilik işletmelerinde çevre sağlığı ve güvenliği risklerini gözlemleyecek komitelerin oluşturulması gerekiyor</h3><p>Çevre felaketinin çevre ve toplum sağlığı üzerine etkilerini izlemeye yönelik çalışma başlatılmayacak olursa madenin kapatılmasının toplum sağlığı açısından hiçbir anlamı bulunmuyor. Yetkililerin yapılan analizlerin temiz çıktığı, endişe etmeye gerek olmadığı şeklinde açıklamalar yapmaktan da artık vazgeçmesi gerekir. Halihazırda endişelenilecek bir çevre felaketi yaşanıyor ve yapılan analizlerin temiz çıkması bu felaketin seyrini etkileyecek gibi görünmüyor. Yaşanan bu devasa çevre felaketinden ders çıkarılmayacaksa ve felaketin büyüklüğü göz ardı edilmeye devam edilecek olursa madenin kapatılmasının hiçbir faydası olmayacaktır. Oldu olacak maden bölgesinden getirilen bir bardak su ekran karşısında yetkililer tarafından içilsin biz de ne olup bittiğini anlayalım.</p>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-71100179587771947862024-02-15T05:28:00.000-08:002024-02-15T05:30:22.788-08:00 Kaza riski altın madenciliğinin fıtratında var<p>Erzincan’ın İliç ilçesinde meydana gelen maden faciası son dönemde ülkemizin yarı sömürge ülke özelliğinin pekişmesinin sonucu olarak ortaya çıktı. </p><span><a name='more'></a></span><p>Daha önceki dönemlerde de madencilik faaliyetinin yol açtığı çevre sorunları ile karşılaşılabiliyordu. Ancak neo-liberal politikalara geçilmeden önce madencilik faaliyeti devlet tarafından yürütülüyordu ve çevre açısından yüksek riskli madencilik faaliyetlerinin sonuçları öngörülebilir düzeydeydi. 1980 sonrası dönemde ise yabancı şirketlerin öncülüğünde özel sektörün madencilik faaliyetini yürütmesinin önü açıldı. Türkiye’de yabancı maden şirketlerinin madencilik faaliyetleri zamanla giderek artış gösterdi. Ülkemizde uluslararası maden şirketi sayısı 2004 yılında 138 iken 2023’te 773’e çıktı. Yabancı şirketlerin ülkemize madencilik faaliyeti için akın etmesi, madencilik faaliyetlerinin kontrolsüz şekilde yürütülmesine ve çevre risklerinin de katlanarak büyümesine neden oldu. </p><p><b>Altın madenciliği devlet tarafından yapılmalı</b></p><p>Yabancı ve yerli özel sektör şirketlerinin işlettiği altın madenlerinde risklerin kontrol altına alınması için gereken önlemlerin alınmasından çoğu kez kaçınıldığı biliniyor. Çünkü kar maksimasyonunu hedefleyen yabancı maden şirketleri riskli altın madenciliği faaliyetinde çevre ve toplum sağlığını öncelleyecek işletmecilik tarzını sergileyemiyorlar. Çevre ve toplum sağlığı açısından son derece riskli bir faaliyet olan altın madenciliğinin risklerinin kontrol altına alınabilmesi için bu sektörün kamu işletmeciliğinin tekeli altında yürütülmesi gerekmektedir. </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://www.mining.com/wp-content/uploads/2016/02/gold-mine-truck-working-mining-site-admin-900-x667.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="593" data-original-width="800" height="237" src="https://www.mining.com/wp-content/uploads/2016/02/gold-mine-truck-working-mining-site-admin-900-x667.jpg" width="320" /></a></div><br /><p>Kamu işletmeciliği en başta bir yerde altın madenciliğinin yapılıp, yapılmayacağı kararının verilmesi açısından önemlidir. Madencilik faaliyetinde çevre ve toplum sağlığı açısından ortaya çıkan risklerin kontrol altına alınabilmesi daha fazla kar anlayışı ile yapılan işletmecilik aracılığı ile sağlanamaz. Madencilik faaliyetinin yürütüleceği bölgenin coğrafik özellikleri, çevredeki nüfusun yoğunluğu, madencilik sırasında kullanılacak yöntemler ve ortaya çıkacak risklerin izlenmesi ancak kamusal bakış açısıyla sağlıklı şekilde değerlendirilebilir. </p><h3 style="text-align: right;"><span style="font-weight: normal;">Altın madenciliğinin devlet kuruluşlarının tekelinde yürütülmesi politik yaklaşımın yanı sıra risklerin kontrol altına alınmasına yönelik teknik yaklaşımın başarılı olabilmesi açıdan da gereklidir. </span></h3><p>Altın madenciliğinin devlet kuruluşlarının tekelinde yürütülmesi politik yaklaşımın yanı sıra risklerin kontrol altına alınmasına yönelik teknik yaklaşımın başarılı olabilmesi açıdan da gereklidir. Çünkü çevre ve toplum sağlığı açısından yüksek riskli bir faaliyet olmasına karşın altın madenciliği ile ilgili Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) işleminin kağıt üzerinde yürütülen bir prosedür olmanın ötesine geçemediği görülüyor. Sağlık bir şekilde yürütülebilmesi için ÇED sürecinin kamu kurumları tarafından ve kamu personeli aracılığı ile yürütülmesi gerekir. Altın madenciliğinin devlet kuruluşlarının tekelinde olması durumunda ÇED sürecinin de formalite olmaktan çıkarak çevre ve toplum sağlığı üzerindeki risklerin kontrol altına alınması sağlanabilir. </p><p>Devlet kuruluşlarının tekelinde yapılacak altın madenciliği işletmeciliği aracılığı ile ortaya çıkabilecek çevresel riskler, kamusal mekanizmalar aracılığı ile kontrol altına alınabilir. Böylesi bir uygulamada devlete ait idari çevre ve sağlık örgütünün yanı sıra yerel yönetimler, yerel toplulukların temsilcileri ile kamu kurumu niteliğinde meslek örgütlerinin temsilcileri çevresel etki değerlendirme sürecine dahil edilebilir. </p><p><b>Dinamik çevresel etki değerlendirme</b></p><p>Kamusal mekanizmalar aracılığı ile yürütülebilecek çevresel etki değerlendirme süreci sayesinde anlık olarak yürütülen statik sürecin ötesine geçilebilir. Bu şekilde risklerin periyodik olarak gözden geçirilmesi ve kontrolüne yönelik çalışmaların dinamik şekilde yürütülmesi sağlanabilir. Altın madenciliği uygulamalarının yanı sıra bu faaliyetin yol açacağı risklerin kontrol altına alınmasına yönelik çalışmaların da kamu kurumları tarafından ve kamusal bakışla yürütülmesi gerekiyor. Çünkü altın madenciliği çevre ve toplum sağlığı açısından son derece riskli bir sektördür ve büyük çevresel kaza riski altın madenciliğinin fıtratında var.</p>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-20186471058947748022024-02-09T00:33:00.000-08:002024-02-09T00:36:29.608-08:00 Akkuyu’daki menenjit salgını ile ilgili neler yapılmalı?<p>Akkuyu nükleer santral inşaatında menenjit hastaları ile ilgili haberler basında kendine yer buluyor. Bu yazımızda menenjit hastaları ile ilgili yapılması gereken işlemler konusunu ele alacağız.</p><span><a name='more'></a></span><p>Menegiokok bakterisi tarafından oluşturulan menenjit hastalığı tablosu toplu yaşam alanlarında salgına yol açabiliyor. Akkuyu nükleer santral bölgesinde Şubat ayının ilk haftası itibariyle basına yansıyan 4 menenjit hastası bulunuyor. Bu konuda Akkuyu nükleer santrali işyeri hekimliği birimi ile Mersin’deki kamu sağlık otoritesinin bir salgın incelemesi çalışması yürüterek çalışmanın sonuçlarını kamuoyu ile paylaşması önem taşımaktadır. Yürütülecek olan ve sonuçları rapor haline getirilerek kamuoyu ile paylaşılması gereken salgın araştırmasının şu konulara açıklık getirmesi gerekmektedir. </p><p><b>İşyeri salgın kontrol komitesi oluşturulmalı</b></p><p>İlk yapılacak iş bir salgın kontrol komitesinin oluşturulmasıdır. Bu komitede işyerindeki iş sağlığı hizmetleri birimi temsilcisi, kamu sağlık otoritesi temsilcisi, işyeri yönetiminin temsilcisi, işveren temsilcisi ve çalışan temsilcisinin bulunması gerekmektedir. Çalışma ve barınma koşullarının salgının ortaya çıkışındaki etkisinin değerlendirme açısından çalışanların temsilcilerinin de salgın kontrol komitesinde yer almasının sağlanması önem taşımaktadır. Salgın kontrol komitesi oluşturulduktan sonra işyerindeki menengiokosik menenjit salgın risk değerlendirmesinin yapılması uygun olur. </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPz6f4yCiA9U34mHSvqyavHis3I2FYWcUlnzcq4KwD4E7_zcXT-YoSeG6v6PHFs12OgI7NyzXTaWsDnkFBzFgfpANwWRlqQUiXRVPsKYfoLlVz0VXvFuIPN5Y7Q6d16Wv3Gg1aL_5E-g3bqSAYxStaNiIS9TJZYRZGLYp6Frwu4BAHZprEl-Bs_0iGY2M/s960/Screenshot_20240209-112813.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="432" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPz6f4yCiA9U34mHSvqyavHis3I2FYWcUlnzcq4KwD4E7_zcXT-YoSeG6v6PHFs12OgI7NyzXTaWsDnkFBzFgfpANwWRlqQUiXRVPsKYfoLlVz0VXvFuIPN5Y7Q6d16Wv3Gg1aL_5E-g3bqSAYxStaNiIS9TJZYRZGLYp6Frwu4BAHZprEl-Bs_0iGY2M/s320/Screenshot_20240209-112813.png" width="144" /></a></div><br /><p>Bu aşamada son 5 yılda Mersin’de tanı konulan menegiokosik menenjit olgu sayısı ile son 3 ayda aynı bölgede tanı konulan menengiokoksik menenjit hasta sayısı karşılaştırılarak Akkuyu nükleer santralinde çalışan işçilerin bulunduğu koşulların menenjit salgını açısından ne ölçüde risk artışına yol açmış olduğunun ortaya konulması gerekir. İşyerinde çalışan toplam işçi sayısı, bu işçilerin yakın zamanda menenjit salgının açısında risk oluşturan ülkeleri ziyaret edip, etmediği salgının kontrolü çalışmaları açısından önem taşıyan veriler olacaktır. Bu aşamada Akkuyu nükleer santralinde çalışan işçilerin nerelerde ve hangi ölçüde birbiriyle temas ettikleri, hastaların bugüne kadar ortaya çıktığı çalışma birimlerinin ve yaşam alanlarının aynı birimler mi yoksa ayrı birbirinden ayrı birimler mi olduğu konusu değerlendirilmelidir. Bu veriler ışığında </p><p><b>Çalışma ve barınma koşulları değerlendirilmeli</b></p><p>Salgın kontrol çalışmalarının ilk aşamasında Akkuyu nükleer santralinde çalışan işçilerin hangi açılardan menenjit hastalığı riski ile karşı karşıya bulunduğu irdelenmelidir. Menenjit hastalığı bu hastalığın taşıyıcısı kişilerin solunum yolu çıkartıları aracılığı ile diğer kişilere bulaşabildiği bilinmektedir. Bu açıdan hasta kişilerle aynı kaptan yemek yiyenler ve ortak uyku alanının paylaşan kişiler yüksek risk altındadır. Nükleer santralde işçilerin çalışma ve yaşam alanlarının durumu salgın riski açısından değerlendirilmelidir. Çok sayıda kişinin bir arada uyuduğu, havalandırması yetersiz koğuş tipi yatakhaneler bu hastalığın bulaşması açısından ciddi risk oluşturmaktadır. Menenjit salgını süresince işçilerin uyku ortamlarında buna yönelik iyileştirmelerin yapılması, koğuşlarda uyuyan çalışan sayısının sınırlandırılması ve ortam havalandırmasının iyileştirilmesi önem taşımaktadır. </p><h3 style="text-align: right;"><span style="font-weight: normal;">Çalışanların öksürme ve hapşırmasına yol açan bir enfeksiyonunun varlığı durumunda en kısa zamanda çalışmadan alıkonularak istirahat etmeleri sağlanmalı</span></h3><p>Salgın süresince ateşli bir hastalık geçiren bütün işçilerden menengiokosik menenjit tanısı için örnek alınıp inceleme yapılmalıdır. Ayrıca hastalık etkeninin kişiden kişiye yayılmasında öksürme ve hapşırma yoluyla taşıyıcı kişilerin çevreye bakteri yayması önemli bir etken olduğundan buna yönelik önlemlerin alınması önem taşımaktadır. Çalışanların öksürme ve hapşırmasına yol açan bir enfeksiyonunun varlığı durumunda en kısa zamanda çalışmadan alıkonulması, maske takması ve diğer kişilerden ayrı bir ortamda (revirde vb.) istirahat etmesinin sağlanması gerekmektedir. Salgın süresince önlem olarak hasta olsun ya da olmasın bütün işçilerin maske takması önlemi uygulanabilir. </p><p>Hastalık saptanan kişilerin yakın temaslılarına önleyici antibiyotik verilmesi salgının kontrol altına alınması açısından önem taşıyan bir uygulamadır. Ayrıca toplu yaşam alanı olması açısından Akkuyu nükleer santralinde riskli olduğu değerlendirilen birimlerdeki işçilere (gerekirse bütün işçilere) boğaz sürüntüsü aracılığı ile menengiokosik menenjit taşıyıcılığı taraması yapılması ve taşıyıcı bulunan kişilere antibiyotik tedavisi verilmesi önerilmektedir. Bütün bu önlemlere ek olarak Akkuyu nükleer santralinde çalışan işçilere toplu olarak menengiokosik menenjit aşısının yapılması da önerilmektedir. </p><p><b>Salgın kontrol çalışmaları raporlanmalı</b></p><p>Yukarıda saydığımız önlemlerin bütününün zaman geçirmeksizin yaşama geçirilmesi salgının kontrol altına alınması açısından önem taşımaktadır. Ancak başta da söylediğimiz gibi salgın yönetim sürecinin en önemli özelliğini şeffaflık olduğu göz ardı edilmemelidir. Yürütülen salgın kontrolü çalışmaları ile ilgili olarak düzenli şekilde kamuoyuna bilgi verilmesi yoluna gidilmesi uygun olur. Kamuoyuna yapılan bilgilendirmenin kapsamının yukarıda saydığımız başlıkları içerecek rapor özelliğinde olması salgın kontrolü çalışmalarının önemli bir özelliğini oluşturmaktadır.</p>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-1345602504730560612024-02-02T21:42:00.000-08:002024-02-02T21:44:20.215-08:00Solak çocuklar baskı altına alınmamalı <p><span></span>Birgün gazetesinin haberine göre <span style="background-color: white; color: #353535; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 16px;">Diyanet’e bağlı 7-10 yaş Kuran kurslarının müfredatının, “Değerler Eğitimi” bölümünde çocuklara sağ elle yemek yemenin anlatılması gerektiği belirtiliyor.</span></p><p><span></span></p><a name='more'></a><span style="background-color: white; color: #353535; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span><p></p><p><span style="color: #353535; font-family: Open Sans, sans-serif;"><span style="background-color: white;">Söz konusu öneri eğitimde dini yapılara alan verilmesi yaklaşımının son dönemdeki olumsuz örneğini oluşturuyor. Eğitimi müfredatının pedagojik formasyonu olmayan ve alan dışı kurumlar tarafından oluşturulması çocukların gelişimi açısından ciddi riskler barındırıyor.</span></span></p><p><span style="color: #353535; font-family: Open Sans, sans-serif;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="color: #353535; font-family: Open Sans, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhchlQHDbdGbK5l6pleR5MxrP_AiUhqsDKSJgjtxPeR3KXx4nRivG-xLekGyh1ggbyMhifKy0V0xCesx4IjbtMBpxTOcdpTTBhw_vqWcSVoABEJu5eu_Mb2pxzOHg30yyzOtMAQ7hZfNhrPY7KYEXg61o__JWFc7oJjakZaVXffjWI_sMAxW-LQB1hcXjc/s960/Screenshot_20240203-084110.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="432" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhchlQHDbdGbK5l6pleR5MxrP_AiUhqsDKSJgjtxPeR3KXx4nRivG-xLekGyh1ggbyMhifKy0V0xCesx4IjbtMBpxTOcdpTTBhw_vqWcSVoABEJu5eu_Mb2pxzOHg30yyzOtMAQ7hZfNhrPY7KYEXg61o__JWFc7oJjakZaVXffjWI_sMAxW-LQB1hcXjc/s320/Screenshot_20240203-084110.png" width="144" /></a></span></div><span style="color: #353535; font-family: Open Sans, sans-serif;"><br /><span style="background-color: white;"><br /></span></span><p></p><p><span style="color: #353535; font-family: Open Sans, sans-serif;"><span style="background-color: white;">Solak çocukların sağ elleriyle iş görmeye özendirilmesi bilimsel olmayan ve çocukların gelişiminden sorumlu kişilerin kaçınması gereken bir tutumdur. Anne ve babaların solak çocukları sağ elle iş görmeye özendirmemesi ve bu yönde çağrıda bulunanlara itibar etmemesi önerilmektedir. </span></span></p><p><span style="background-color: white; color: #353535; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span></p>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-90061997445651596452024-02-02T20:55:00.001-08:002024-02-02T21:07:12.635-08:00Depreme dayanıklı inşa edilmemiş hastaneleri kim inşa ediyor?Birgün gazetesinin haberine göre Düzce’de Kasım 2022’de meydana gelen 5,9 büyüklüğüdeki depremde hasar alan Akçakoca Devlet Hastanesi, yıkım kararı olmasına karşın faaliyetine devam ediyor.<span><a name='more'></a></span><div><br /></div><div>Haberde Düzce'de sağlık çalışanlarının bu durumu protesto ettiği belirtiliyor. Ancak depreme dayanıklı olmayan sağlık kurumları sorununun pek dikkatleri çekmeyen bir başka boyutu daha var. Bu kurumların büyük bölümünün yakın tarihlerde inşa edilmiş olduğu biliniyor. </div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgyoBPWCmA9t_R2anHpWKK5845_F8cBLYyH-Ioo24gpBcM1IZMPdzHaHe_vB2BsIGMnaxwTMLs9e8y8QUdcQiK25OI4mqxJ-eT3-to9xQZeufW4lvYZUyF04zNlDonyscL4OhWNIub33K3C7Twib6k3sWO1BpOs2TRWZ1vBNgD5hF4ewV2JoIo94I9alEM/s960/Screenshot_20240203-074204.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="432" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgyoBPWCmA9t_R2anHpWKK5845_F8cBLYyH-Ioo24gpBcM1IZMPdzHaHe_vB2BsIGMnaxwTMLs9e8y8QUdcQiK25OI4mqxJ-eT3-to9xQZeufW4lvYZUyF04zNlDonyscL4OhWNIub33K3C7Twib6k3sWO1BpOs2TRWZ1vBNgD5hF4ewV2JoIo94I9alEM/s320/Screenshot_20240203-074204.png" width="144" /></a></div><div><br /></div><div><div>Oysa depreme dayanıklı kentler oluşturma konusunda sağlık sektörüne önemli görevler düşmektedir. Olası bir depreme karşı sağlık kurumlarının dayanıklı olmasının yaşamsal önemi bulunuyor. </div><div><br /></div><div>Depreme dayanıklı olmayan ve bu nedenle yıkılması gereken sağlık kurumu haberleri ile karşılaşıyoruz ancak bu kurumların kimler tarafından inşa edildiğini, ihale sürecinin kimler tarafından yürütüldüğünü, teknik şartnamelerinin kimlerin hazırladığını, kimlerin bu yapıların muaynene kabul komisyonlarında yer aldığını ve teslim alınmasını onayladığından haberdar olmuyoruz. Sahi depreme dayanıklı olmadığı ortaya çıkan saglik kurumlarını kim inşa ediyor, kim teslim alıyor?</div></div>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-80687956666694754252024-01-09T05:44:00.001-08:002024-01-10T03:20:27.570-08:00HPV araştırmaları üzerine bir değerlendirme: Bilimi baş aşağı çevirmek <div><div style="text-align: justify;">Toplum sağlık sorunlarına bilimsel yöntemle çözüm aranmasına yönelik çalışmaların bu sorunların belirlenmesi, önceliklendirilmesi, nedenlerinin ortaya konulması ve sonrasında çözüm yollarının aranması sıralamasını izlemesi beklenir.</div><span><a name='more'></a></span><div style="text-align: justify;"><br /></div></div><div style="text-align: justify;"> Günümüzde sorundan çözüme ulaşma yerine toplum sağlığı sorunlarına çözüm olacağı düşünülen sonuçlardan yola çıkılarak nedenlerin incelenmesinin tercih edilebildiği görülüyor. <br /></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcRutBfoZZQqJxZ-P02_W5DKvfwkWq7GLjQ7ZubB0f5zY4JNx4mu7W7RyivdKU4oBWXnsvE&usqp=CAU" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="253" data-original-width="199" height="320" src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcRutBfoZZQqJxZ-P02_W5DKvfwkWq7GLjQ7ZubB0f5zY4JNx4mu7W7RyivdKU4oBWXnsvE&usqp=CAU" width="252" /></a></div><br /><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Bu açıdan HPV enfeksiyonunun yol açtığı sağlık sorunlarına ilişkin yürütülen araştırmalar göze çarpıyor. Nature dergisinde yayınlanan bir araştırmada HPV enfeksiyon sıklığı üzerinden yapılan analiz ile bu enfeksiyonun tiroid kanserinin nedeni olabileceği değerlendirmesinin yapılması bunun bir örneğini oluşturuyor. (1) Bu araştırmada Tayvan sağlık sigortası veritabanı kullanılarak tiroid kanseri olan hastalar ile kontrol grubunun HPV enfeksiyonu sıklığı açısından karşılaştırıldığı ve kansere yakalanan kişilerde HPV enfeksiyonu sıklığının (%15.3) kontrol grubuna göre (%7.6) daha fazla olduğu değerlendirmesi yapılıyor. </div><div style="text-align: justify;"><b><br /></b></div><div style="text-align: justify;"><b>HPV’nin değişik kanserlere türlerine yol açma mekanizması belirsiz</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Kanserin nedenine ilişkin bir sonuca ulaşmaya çalışan araştırmalarda araştırma grubunun meslekleri, çevresel maruziyetleri, beslenme şekilleri gibi kanser oluşumunda etkili olabilecek faktörlerin etkisinin değerlendirilmemiş olması önemli bir kısıtlılık olsa gerekir. Zaten yukarıda sözü edilen araştırmanın sunulduğu makalede olası karıştırıcı faktör olarak kişilerin tıbbi amaçla radyasyona maruz kalmış olma, beslenme şekli, obezite, sigara içme vb. özelliklerinin değerlendirmeye alınmamış olmasının çalışmanın kısıtlılıkları arasında sayıldığı görülüyor. Ancak araştırmanın yöntem olarak kanserden yola çıkarak bu sorunun nedenlerine gitmek yerine olası nedenlerden yola çıkmayı tercih etmesi ve çok etkenli bir hastalık olan tiroid kanserinin HPV enfeksiyonu ile ilişkisini araştırmayı hedeflemiş olması dikkat çekiyor. Üstelik araştırmanın makalesinde HPV enfeksiyonunun tiroid kanserine hangi mekanizma ile yol açıyor olabileceğine yönelik bir değerlendirmede bulunulmuyor. Dolayısıyla sözü edilen araştırmanın, HPV enfeksiyonunun tiroid kanserine yol açma mekanizmasına ilişkin kayda değer bir görüşe başvurmaksızın ve böyle bir hipotezi tam olarak oluşturmaya gerek duymaksızın, bu hipotezin test edilmesine yöneldiği görülüyor. </div><div style="text-align: justify;"><b><br /></b></div><div style="text-align: justify;"><b>HPV araştırmaları: Sonuçtan nedene</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Aynı dergide birkaç hafta önce yayınlanmış başka bir araştırmada da aynı veri tabanı kullanılarak HPV enfeksiyonunun bu sefer prostat kanseri ile ilişkisinin araştırıldığı görülüyor. (2) Dolayısıyla bir grup araştırmacının kayıt altına alınmış verileri analiz ederek HPV enfeksiyonunun hangi kanser türleri ile ilişkili olduğunu incelemeyi amaçladıkları anlaşılıyor. Burada akla gelen soru, araştırmacıların, bazı kanser türlerine yol açma mekanizmasına ilişkin kayda değer bir açıklama olmaksızın HPV enfeksiyonunun değişik kanser türleri ile ilişkisini araştırmaya yöneltenin ne olduğudur? </div><h3 style="text-align: right;"><span style="font-weight: normal;"><br /></span></h3><h3 style="text-align: right;"><span style="font-weight: normal;">Çok etkenli bir hastalık olan kanser hastalığının nedenlerinin ortaya konulmasına yönelik çalışmaların odağına HPV enfeksiyonunun konulması bilimin baş aşağı çevrilmesidir</span></h3><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Hiç kuşkusuz diğer virüslerin ya da HPV’nin kanserle ilişkisi tekil olarak araştırılabilir. Ancak kanser gibi çok faktörlü hastalıkların nedenlerinin ortaya konulmasına yönelik çalışmalarda kişilerin mesleki ve çevresel koşullarının nedensellik ilişkisindeki yerinin incelendiği bulgularının daha önemli olduğuna kuşku yoktur. Kanser hastalığının nedenlerini etken ajan kuramı üzerinden inceleyen araştırmaların sonuçlarının medyada kendine yer bulması, sosyal medyada paylaşılması, sağlık sorunları açısından gündem olmasına ise kuşkuyla bakılması gerekir. Çok etkenli bir hastalık olan kanser hastalığının nedenlerinin ortaya konulmasına yönelik çalışmaların odağına HPV enfeksiyonunun konulması ve bu şekilde kanserin nedenlerini etken ajan kuramı ile açıklamaya girişilmesi bilimin baş aşağı çevrilmesidir. Ceptekileri yere düşürmek amacıyla baş aşağı çevrilip silkelenin, bilimin kendisi olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor<span style="text-align: justify;">. </span></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Deniz Akgün </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Kaynaklar:</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">1. Yang, TH., Hung, SH., Cheng, YF. et al. Association of thyroid cancer with human papillomavirus infections. Sci Rep 14, 431 (2024). https://doi.org/10.1038/s41598-023-49123-z</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">2. Yin, SH., Chung, SD., Hung, SH. et al. Association of prostate cancer with human papillomavirus infections: a case-control study. Prostate Cancer Prostatic Dis (2023). https://doi.org/10.1038/s41391-023-00772-1</div>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-9146570255714378012023-12-22T03:33:00.001-08:002023-12-22T03:34:09.768-08:00Su yumuşatma uygulamalarının sağlık üzerine olası etkileri<div>Kalsiyum ve magnezyum iyonlarının varlığı suya sertlik özelliği kazandırmakta olup, kalsiyum ve magnezyum miktarı yüksek sular sertliği yüksek suları oluşturmaktadır. </div><div><br /></div><div><span><a name='more'></a></span>Sertliği yüksek sular, su kullanılan cihazların kireçlenmesine ve korozyonuna yol açabilmekte ve el yıkama sırasında temizlik amacıyla kullanılan sabunun etkisini azaltabilmektedir. Ayrıca suyun sertliğinin yüksek olması içme suyu olarak tadını da olumsuz etkilemektedir. Bu etkileri nedeniyle suların değişik yöntemler kullanılarak yumuşatılması yoluna gidildiği bilinmektedir. Suyun yumuşatılması ise kullanılan yönteme bağlı olarak su kalitesi üzerine çeşitli etkilere yol açabilmektedir. <br /></div><div><br /></div><div>Su yumuşatma sistemlerinde genel olarak çöktürme, iyon değiştirme veya membran ayrıştırma yöntemlerinden biri kullanılmaktadır. Sıklıkla kullanılan bir yöntem olan güçlü asit iyon değiştirme yönteminde suya sertlik veren kalsiyum ve magnezyum iyonlarının sodyum iyonu ile değiştirilmesi söz konusu olmaktadır. Katyon değişimine dayalı ve değişim için tuzun kullanıldığı su yumuşatma sistemlerimde suda kalsiyum ve magnezyum iyonları azalırken sodyum iyonu miktarında artışa olmaktadır. Sodyumun kullanıldığı katyon değişimine dayalı su yumuşatma sistemlerinin sağlık üzerine olası etkileri şu şekildedir: </div><div><br /></div><div>Su yumuşatma uygulamalarının sudaki kalsiyum miktarı açısından yol açabileceği sağlık etkileri:</div><div><br /></div><div>Kalsiyum diş gelişimi açısından önemli bir mineraldir. Diyette diğer besinlerden yeteri kadar kalsiyum alınmadığı durumlarda suda bulunan kalsiyum iyonunun azalması, diş gelişimi açısından olumsuz etkilere yol açabilir. </div><div><br /></div><div>Kalsiyum atopik egzema için ise risk faktörüdür. İçme suyunda bulunan kalsiyumun azalması atopik egzema hastalığını olumlu etkileyebilir. </div><div><br /></div><div>Su yumuşatma uygulamalarının sudaki magnezyum miktarı açısından yol açabileceği sağlık etkileri:</div><div><br /></div><div>Magnezyumun diyette yeterli miktarda alınması kalp-damar hastalıklarından korunma açısından önemlidir. Diyette diğer besinlerden yeteri kadar magnezyum alınmadığı durumlarda içme suyundaki magnezyum mineralinin azalması kalp damar hastalıklar açısından olumsuz etkiye yol açabilir. </div><div><br /></div><div>Su yumuşatma uygulamalarının sudaki sodyum miktarı açısından yol açabileceği sağlık etkileri:</div><div><br /></div><div>Katyon değişimine dayalı su yumuşatma sistemleri sudaki sodyum mineralinin miktarını ılımlı düzeyde arttırabilmektedir. Bu düzeydeki artış sağlıklı kişiler için risk oluşturmamakla birlikte diyette tuz kısıtlamasının uygulandığı hipertansiyon hastalarında tansiyon yükselmesine yol açabilir. </div><div><br /></div><div>Sonuç:</div><div><br /></div><div>İçme suyunun yumuşatılması işlemleri su kalitesi üzerine çeşitli etkilere yol açabilmektedir. Katyon değişimine dayalı su yumuşatma sistemlerinin kullanılması durumunda sudaki kalsiyum ve magnezyum miktarının azalmasının sağlık üzerine olumsuz etkilerinin ortaya çıkmaması için diyette kalsiyum ve magnezyumun alımının yeterli olması önem taşımaktadır. Katyon değişimine dayalı güçlü asit iyon değiştirme yöntemi ile suyun yumuşatıldığı durumlarda suda sodyum miktarı ılımlı şekilde yükselebilmektedir. Tuz kısıtlaması uygulanan hipertansiyon hastalarının bu yöntemler yumuşatılmış suyu içme suyu olarak tüketmemesi önerilmektedir.</div>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-25805783809845932432023-12-07T00:09:00.000-08:002023-12-07T00:11:45.059-08:00Staj yaparken kaç öğrenci daha yaşamını yitirecek?Konya Ereğli'de Ermes Bilim Teknik Koleji elektrik elektronik son sınıf öğrencisi Ulaş Dumlu, bir işletmede yaptığı staj sırasında gittiği fabrikada elektrik direğinden düşerek yaşamını yitirdi. <span><a name='more'></a></span><div><br /></div><div>Dumlu henüz okul öğrencisi iken staj sırasında iş kazası ile yaşamını yitiren bir başka öğrenci oldu. Eylül ayında Manisa'da staj sırasında yaşamını yitiren Zekai Dikici'den sonra Ulaş Dumlu'nun da staj sırasında yaşamını iş kazası ile yaşamını yitirmesi yaşananlardan ders çıkarılmadığını gösteriyor. </div><div><br /></div><div>Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinin öğrencilerin staj sırasında iş kazasından ölmelerini önlemeye yönelik iş güvenliği yaklaşımı bulunuyor mu? Staj sırasında iş kazası ölen illerdeki valilikler, milli eğitim müdürlükleri, sanayi ve ticaret odaları, Çalışma Bakanlığı'nın il teşkilatları, il sağlık müdürlükleri bu konuda kendilerini sorguluyorlar mı? </div><div><br /></div><div>Okullarda eğitim gören öğrencilerin iş sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinden öncelikle bu konuda eğitim almak suretiyle yararlanmalarının sağlanması kimin uhdesindedir? Staj sırasında iş kazası geçirerek yaşamını yitiren daha kaç teknik lise öğrencisi haberiyle karşılaşacağız?</div>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-69049312770536363492023-12-01T04:22:00.001-08:002023-12-01T04:23:58.384-08:00HIV/AIDS'te en kötü senaryo kafayı kuma gömmek<div>Ülkemizde HIV pozitif kişi sayısı her geçen yıl artıyor. HIV virüsünün temel bulaşma yolu ise HIV pozitif kişilerle korunmasız cinsel ilişki oluşturuyor. </div><span><a name='more'></a></span><div><br /></div><div>Bu durumda gençlere yönelik cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerinin / eğitimlerinin sunulması salgının kontrol altına alınması açısından önem taşıyor. Ayrıca risk altındaki kişilerin kimlik bilgilerinin gizli kalacağı şekilde HIV testine ulaşabilmeleri gerekiyor. Ancak bu tarz test ve danışmanlık merkezlerinin sayısı yetersiz. </div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://cdn.vox-cdn.com/thumbor/SzoFHPP7mcQYpqRHTWRzVfvLiuI=/0x0:1000x750/920x613/filters:focal(0x0:1000x750):format(webp)/cdn.vox-cdn.com/uploads/chorus_image/image/47772007/shutterstock_157667423.0.0.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="533" data-original-width="800" height="213" src="https://cdn.vox-cdn.com/thumbor/SzoFHPP7mcQYpqRHTWRzVfvLiuI=/0x0:1000x750/920x613/filters:focal(0x0:1000x750):format(webp)/cdn.vox-cdn.com/uploads/chorus_image/image/47772007/shutterstock_157667423.0.0.jpg" width="320" /></a></div><br /><div><br /></div><div>Ülkemizde gençlere yönelik cinsel ve üreme sağlığı hizmetleri ihmal edilmiş durumda, çünkü yöneticiler tarafından gençlere yönelik cinsel sağlık / üreme sağlığı hizmetlerinin sunulmasının ahlaki normlara uygun düşmeyeceği düşünülüyor. Bu bakış açısıyla HIV/AIDS salgını ile etkin bir şekilde mücadele edilebilmesi olanaklı değil. HIV/AIDS için en kötü senaryo kafayı kuma gömmektir ve bugün ülkemizde HIV/AIDS salgınına yaklaşım açısından kafayı kuma gömmenin geçerli olduğunu söylemek yanlış olmaz.<br /></div>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-33397144891135671542023-09-28T05:30:00.002-07:002023-09-28T05:37:12.990-07:00Neden sadece aşı önlemi tartışılıyor?Kovid pandemisi ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Yeni varyantlara karşı geliştirilen aşı ile ilgili nasıl bir tutum takınılacağı tartışma konusu oldu. <span><a name='more'></a></span><div><br /></div><div>Sağlık Bakanı konu ile ilgili kendi aşı programımızın dışında bir aşı programı uygulamaya gerek duymadıklarını ifade etti. Uzmanlık dernekleri ise küresel aşı baskısı kavramının üzerinde durarak Sağlık Bakanı'nı aşı tedirginliğine yol açacak açıklama yapmakla itham ediyorlar. Tartışmaya yine sondan başlamış bulunuyoruz. </div><div><br /></div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://poole.ncsu.edu/thought-leadership/wp-content/uploads/sites/14/2021/01/shutterstock_1866306277.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="450" data-original-width="800" height="180" src="https://poole.ncsu.edu/thought-leadership/wp-content/uploads/sites/14/2021/01/shutterstock_1866306277.jpg" width="320" /></a></div><br /><div><br /></div><div>Yeni koronavirüs varyantlarının etkili olmaya başlaması nedeniyle önlem olarak neden sadece varyantlara etkili Kovid aşısının tartışılmaya başlandığı merak konusu. Neden sadece aşı önlemi tartışılıyor. Neden maske, mesafe, el hijyeni, tarama, erken tanı, pozitif vakaların izolasyonu uygulamalarının tekrar gündeme gelmesi tartışılmıyor da sadece aşının yapılıp yapılmaması tartışılıyor.</div><div><br /></div><div>Deniz Akgün </div>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-76917665205263208902023-09-27T00:20:00.007-07:002023-09-28T06:00:31.345-07:00Sorun Kamu Sektörünün İş Sağlığı ve İş Güvenliği Hizmetlerini Sunmaması <p>Manisa Alaşehir'de Mesleki Eğitim Merkezi öğrencisi 16 yaşındaki Zekai Demirci çalıştığı inşaattan düşerek yaşamını kaybetti. Bu olay kamu sektörünün iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini sunmaması durumunun trajik bir sonucudur. </p><p><span></span></p><a name="more"></a><br><p></p><p>Yaşamını yitiren çocuk işçi bir kamu kurumunda (Alaşehir Mesleki Eğitim Merkezi) öğrencidir. Mesleki eğitim merkezlerinde (MESEM) öğrenciler hem eğitim görmekte, hem de çalışmaktadırlar. Ancak öğrencilerin çalıştıkları işyerlerinde iş güvenliği önlemlerinin alınmaması söz konusu olabilmektedir, çünkü ülkemizde iş sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri piyasa koşullarına terk edilmiş durumdadır. </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvONQpRXH17qprPTEOfOqbzlAJJRErX7jyido4yMMInpI6ihzOofqCDQY18r3SRTMPD-Drk-2amrDcVGLo-oJBE4iVlTShcPwoE_dqdeL66VfI7swQmb51rgBLJnO9k8UkKiqnuPJ63QPxwDJ70oEtmE00qTktQO3SalmXudvniyF-A6p8gLQBILJL7zo/s659/IMG-20230927-WA0000.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="659" data-original-width="635" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvONQpRXH17qprPTEOfOqbzlAJJRErX7jyido4yMMInpI6ihzOofqCDQY18r3SRTMPD-Drk-2amrDcVGLo-oJBE4iVlTShcPwoE_dqdeL66VfI7swQmb51rgBLJnO9k8UkKiqnuPJ63QPxwDJ70oEtmE00qTktQO3SalmXudvniyF-A6p8gLQBILJL7zo/s320/IMG-20230927-WA0000.jpg" width="308"></a></div><p>Kamu kurumlarının iş sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri sunulmamaktadır. Oysa kamu kurumlarında ya da kamu kurumlarının istihdam sağlanmasında aracılık ettiği işyerlerine iş sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin bizzat kamu kurumları tarafından yerine getirilmesi ya da bu hizmetlerin sunulmasının güvence altına alınması gerekmez mi? Çocukların iş yaparken eğitim görmeye gönderildiği iş yerlerinde hangi koşullarda çalıştırıldıklarıyla ilgilenilmiyor mu? </p><p>Hiç değilse kamu kurumlarında eğitim ya da staj gördükleri sırada çocukların iş sağlığı ve iş güvenliği önlemlerine uyulduğu örnek işyerlerine gönderilmesi uygun olmaz mı? Çocuklara çalışma ortamında nasıl çalışacaklarının eğitimi veriliyor da çalışırken iş kazası ve meslek hastalığına yakalanmamak için nelere dikkat etmeleri konusunda bilgilendirilmelerine gerek duyulmuyor mu? Bu nasıl bir hizmet anlayışıdır, bu nasıl bir eğitim anlayışıdır?</p><p>Deniz Akgün </p>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-70217627840595703142023-08-23T00:58:00.001-07:002023-08-23T00:58:39.626-07:00Otobüs kazasına bağlı ölümler: Fıtrat değil, korucu sağlık hizmetlerinde yetersizlik<p>Yozgat’ın Sorgun ilçesinde
12 kişinin öldüğü, 18 kişinin de
yaralandığı otobüs kazasının 63
yaşındaki şoför Adem Tatlısu’nun
kalp krizi geçirmesinden kaynaklandığı belirlendi.</p><span><a name='more'></a></span><p style="text-align: justify;">Kazada yaşamını yitiren şoför Adem Tatlısu’nun büyük oğlu
İsa Tatlısu, babasının şeker ve tansiyon
rahatsızlığının olduğunu, bilinen başka hiçbir rahatsızlığının olmadığını söyledi. Otobüs şoförlerinin mesleki sağlık sorunları nedeniyle ölümcül trafik kazalarının görülüyor olması, ülkemizde koruyucu sağlık hizmet sunumu yeterince gelişkin çağdaş bir sağlık hizmeti modeli bulunmadığını gösteriyor. </p><h3 style="text-align: left;"><div style="text-align: right;"><span style="font-weight: 400;"><br /></span></div><span style="font-weight: normal;"><div style="text-align: right;">Riskli bir sektörde, zor koşullarda, uzun saatler boyunca</div> <div style="text-align: right;">çalışmak durumunda kalan otobüs şoförlerinin ne yazık ki</div> <div style="text-align: right;">nitelikli çalışan sağlığı hizmetlerine ulaşma olanağı bulunmuyor</div></span></h3><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;">Ülkemizde otobüs şoförlerinin kalp krizi gibi rahatsızlıkları sonucu ölümcül trafik kazalarının görülmesinin neden, kamusal nitelikli koruyucu sağlık hizmetlerinin organizasyonundaki yetersizlik oluşturuyor. Riskli bir sektörde, zor koşullarda, uzun saatler boyunca çalışmak durumunda kalan otobüs şoförlerinin ne yazık ki nitelikli çalışan sağlığı hizmetlerine ulaşma olanağı bulunmuyor. Kağıt üzerinde yürütülen iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri otobüs şoförlerinin kalp krizinden korunmasına, hastalıklarının erken tanısına ve tedavi edilerek kaza ve ölümlerin önlenmesi açısından yeterli olmuyor. Çünkü ülkemizde çalışanların koruyucu sağlık hizmetlerinden faydalanmasını sağlayacak kamusal koruyucu sağlık hizmet birimleri bulunmuyor. </p><p style="text-align: justify;">Sorunun çözümü için aynı korucu çalışan sağlığı ekibi tarafından çalışma koşullarının dikkate alınabildiği, sektöre ilişkin özelliklere göre gerekli sağlık taramalarının düzenli olarak yapıldığı, işe giriş ve periyodik muayenelerin sunulduğu kamusal çalışan sağlığı birimlerine gereksinim bulunuyor.</p><p style="text-align: justify;">Deniz Akgün</p>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-77547683885323081732023-06-20T00:27:00.006-07:002023-06-20T06:10:33.590-07:00Kurban bayramı uyarıları<p>Kurban bayramı sırasında zoonotik hastalıkların artışının önlenmesi için bazı önlemlerin alınması önem taşıyor. </p><p><span></span></p><a name='more'></a><br /><p></p><p style="text-align: justify;"><span>Kurban bayramı döneminde </span>zoonotik (hayvanlardan insanlara geçen) hastalıklarda artış görülebiliyor. Kist hidatik, kırım kongo kanamalı ateşi (KKKA) ve besin zehirlenmesi gibi hastalıklardan korunmak için bazı önlemlere uyulması önem taşıyor. </p><p style="text-align: justify;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcS2HHxl1bt0MFkuPzC8xtz5T7jX1zn92inqxT2dzkRedq_Pf0QwwT7ho7ghiqrRSgAyREI&usqp=CAU" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="163" data-original-width="308" height="183" src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcS2HHxl1bt0MFkuPzC8xtz5T7jX1zn92inqxT2dzkRedq_Pf0QwwT7ho7ghiqrRSgAyREI&usqp=CAU" width="346" /></a></div><br /><p style="text-align: justify;"><b>Kist hidatik hastalığı</b></p><div style="text-align: justify;">Özellikle kurban bayramlarında yapılan kesimler sonrası kistli sakatatları gömmek yerine, köpeklere yedirmek yada rastgele ortada bırakarak sokak köpeklerinin bu sakatatlarla beslenmelerine yol açılması kist hidatik hastalığının yaygınlaşmasına neden olabiliyor. Hayvanların dışkısıyla ortaya saçılan yumurtaların insanlar tarafından çiğ tüketilen ve iyi yıkanmamış meyve ve sebzelerden, kirli içme sularından alınması yoluyla akciğer ve karaciğer gibi organların kistik hastalığına yol açabiliyor.</div><div><b><br /></b></div><div><b>Kırım kongo kanamalı ateşi (KKKA)</b></div><div><br /></div><div style="text-align: justify;">KKKA insanalara hayvanlardan keneler aracılığı ile bulaşan ve son yıllarda önem kazanan virütik bir hastalık. Kenelerin dışında hasta hayvanların kesimi ya da etlerin hazırlanması sırasında da virüs insanlara bulaşabiliyor. Virüs sığır, koyun, keçi, tavşan ve tilki gibi hayvanlardan tespit edilmiş olup, hayvanlarda çoğu kez belirtisiz seyretmektedir. Hasta hayvanların kesimi sırasında ya da etlerin hazırlanması aşamasında gerekli koruyucu önlemlerin alınmaması hastalığın bulaşmasına yol açabilmektedir. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Su ve besinlerle bulaşan hastalıklar</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Geçtiğimiz yıl Bolu'nun merkeze bağlı Yuvalı köyünde 1 kişinin ölümü ile sonuçlanan besin zehirlenmesinin bölgede kesilen kurbanların atıklarının dere kenarına bırakılması kaynaklı olabileceği belirtilmişti. Kurban atıklarının kırsal bölgede de olunsa çevreye bırakılması, su kaynaklarının kirlenmesi yoluyla hastalıklara yol açabilmektedir.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Kurban kesimi için öneriler:</b></div><div style="text-align: justify;"><ul><li>Hastalıkları kurban kesimi için ayrılmış alanlarda kesiniz</li><li>Kurbanların kesilmesinden önce veteriner hekim kontrolünden geçirilmesi gerekir. Veteriner kontrolünden geçmeyen hayvanları kesmeyiniz</li><li>Kurban kesimi ve etlerin işlenmesi aşamasında eldiven, önlük, gözlük ve maske gibi koruyucu ekipmanları kullanınız</li><li>Kurban atıklarını köpeklere yedirmeyiniz. Eğer kistli organlar varsa bu etleri tüketmeyiniz, tüketilmeyen kurban kısımlarını toprağın altına, hayvanların ulaşamayacağı derin bir yere gömünüz</li><li>Yemek hazırlama aşamasında pişirilerek tüketilen kurban eti ile pişirilemeden tüketilen sebze vb. besinleri birbirine temas ettirmeyiniz.</li></ul><div><br /></div><div>Deniz Akgün</div><div>Halk sağlığı uzmanı</div></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div><br /></div>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-15514021480845319012023-06-19T05:41:00.006-07:002023-06-22T05:10:46.107-07:00Halk sağlığı hizmetleri kimin umrunda?<p>Ankara'da böcek ilacı uygulaması sonrası ortaya çıkan ve 2 kişinin ölümü ile sonuçlanan zehirlenme olayı akla popüler "Kimin umrunda" şarkısının sözlerini getiriyor.<span></span></p><a name='more'></a><p></p><div style="text-align: justify;">Yakın zamanda benzer bir böcek ilacından zehirlenme olayı Elazığ'da meydana gelmişti. Böcekler insanlar açısından çeşitli sağlık risklerinin ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Konut alanlarındaki zararlıların ortada kaldırılmasına yönelik işlemlerin de yine bazı başka sağlık risklerini ortaya çıkmasına neden olabiliyor. İnsanlar açısından kısa ya da uzun dönemde zehirlenmelere yol açabilecek böcek ilacı uygulamalarının halk sağlığı hizmeti olarak değerlendirilmesi gerekiyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: center;"><b>Halk sağlığı hizmeti olarak zararlılarla mücadele</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Ülkemizde ise haşerelerle mücadele hizmetlerinin halk sağlığı hizmeti olarak yürütülüş şekli açısından yetersizlikler bulunuyor. İnsan sağlığı açısından son derece önemli olan biyosidal uygulamaları (haşerelerle mücadele uygulamaları) kamusal alanlarda belediyeler tarafından özel alanlarda ise bu konuda ruhsatlandırılmış özel firmalar tarafından gerçekleştiriliyor. Ancak özel biyosidal uygulama firmalarının bu konuda yetişmiş uzman personel istihdam etmeleri sağlanamıyor. Biyosidal uygulayıcısı firmalarda çalışan mesul müdürlerin aldıkları kısa mesul müdürlük eğitimi aracılığıyla biyosidal uygulamasının insan sağlığı açısından risklerini ve yarar / zarar değerlendirmesini yapması olanaklı değildir. Bu yönüyle halk sağlığı açısından yapılacak biyosidal uygulamalarının kurumsal olarak halk sağlığı hizmetlerinin sunumu kapasitesine sahip birimler tarafından ya da bu nitelikteki kamu kurumlarının gözetimi altında yürütülmesi gerektiği açıktır.</div><h3 style="text-align: justify;"><div style="text-align: right;"><span style="font-weight: 400;"><br /></span></div><span style="font-weight: normal;"><div style="text-align: right;">Biyosidal uygulamalarıyla ilgili bilimsel araştırma yürütülmesi, düzenli raporlama yapılması, bilimsel veriler doğrultusunda teknik personelin ve toplumun bilgilendirilmesi söz konusu olmamaktadır.</div></span></h3><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Ülkemizde ise biyosidal uygulayıcısı personel kısa bir eğitimden geçmekte ancak bu uygulamasının halk sağlığı açısından barındırdığı riskler konusunda yeterli duyarlılığa sahip olmaları konusunda rehberlik ve gözetim altında tutulamamaktadır. Hangi bölgede hangi zararlılar var, bu zararlılarla kimyasal madde uygulama dışında alternatif yöntemler nelerdir, bu zararlıların hangisi hangi biyosidal ürünün hangi dozuna duyarlı oldukları konuları, ülkemizdeki uygulamalar açısından yeteri kadar üzerinde durulan başlıklar değildir. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Zararlılarla mücadele konusunda bilimsel araştırmaların yürütülmesi, çalışmaları düzenli olarak raporlanması, bilimsel veriler doğrultusunda teknik personelin ve toplumun bilgilendirilmesi söz konusu olmamaktadır. Kamu sağlık sektörü özel firmaların yetkilendirildiği halk sağlığı açısından kritik nitelikteki biyosidal uygulamalarını adeta kenardan izler durumdadır. Biyosidal uygulamaya ilişkin araştırma, geliştirme, eğitim, bilgilendirme, denetim ve gözetim hizmetleri gereği gibi yerine getirilememektedir. Halk sağlığı hizmetlerin güncel durumu ile ilgili olarak popüler şarkılardan Reber'in Kimin umrunda şarkısını dinlemekten başka çaremiz var mı?</div><div><br />......<br />Bir de kendini dinle<br />Kimin umrunda<br />Öl ya da kurtul</div><div><br />Her şeyi kafayı takma<br />Kimin umrunda<br />Varsın ya da yoksun</div><div>.....</div><div><br /></div><div>Deniz Akgün<br /><p><a href="https://www.youtube.com/watch?v=Ke0jtwY8-w0" target="_blank">Kimin umrunda şarkısını dinlemek üzere lütfen tıklayınız.</a></p><p><br /></p></div>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-25315292165603086672023-06-01T00:29:00.008-07:002023-06-01T00:38:59.039-07:00Deprem bölgesindeki asbest riski kamu sağlık hizmetlerinin yeniden organize edilmesi gerekliliğine işaret ediyorÇevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından yapılan açıklamada 21-22 Nisan 2023 tarihlerinde Hatay ve Samandağ ilçesinde 3 adet döküm sahası ve bir adet yerleşim yerinden olmak üzere toplam 8 adet numune alınarak analiz ettirildiği ve numunelerin yarısında asbest tespit edildiğini açıklandı. <span><a name='more'></a></span><div style="text-align: justify;"><br /></div><h3 style="text-align: right;"><span style="font-weight: normal;">Deprem bölgesindeki asbest maruziyeti riskinin en aza indirilmesi çalışmaları için Bakanlığa bağlı kuruluşlar, yerel yönetimler, meslek örgütleri gibi kuruluşların işbirliğini gerekli kılıyor</span></h3><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Çevre Mühendisleri Odası'nın konuyla ilgili bulguları rapor olarak yayınlandı. (1) Raporda belirtilen çalışmanın sonuçları ülkemizde kamu sağlık hizmetlerinin yeterliliği açısından son derece vahim bulgulara işaret etmektedir. Öncelikle depremden sonra yaklaşık olarak 4 ay geçmiş bulunmaktadır ve deprem yıkıntılarındaki asbest maruziyetinin 4 aydır süregeldiği anlaşılmaktadır. Sorun olarak algılanması gereken ikinci durum sağlık hizmetlerinin sadece tıbbi yönlerinin ele alınmasının yeterli olmayışıdır. Sağlık hizmetlerinin sosyal ve çevresel yönlerinin göz ardı edilmesinin yol açtığı risklerin farkında olunması önem taşımaktadır. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Sağlık hizmetlerinin sektörler arası niteliği</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Kamu sağlık hizmetlerinin çalışma alanının kamu sağlık kurumlarının hizmetlerinin kapsamını aştığı bilinmektedir. Kamu sağlık hizmetlerinin geniş kapsamlı olması ilgili pek çok kurumla işbirliğini gerektiriyor. Deprem bölgesindeki asbest maruziyeti riskinin en aza indirilmesi çalışmaları için Bakanlığa bağlı kuruluşlar, yerel yönetimler, meslek örgütleri gibi kuruluşların işbirliğini gerekli kılmaktadır. Bu sektörler ve kurumlar arası işbirliği yaklaşımının deprem sonrası çalışmaların ilk gününden itibaren dikkate alınması gerekiyordu. Alınan asbest numunelerinin sayısının az olması ve depremden neredeyse 4 ay sonra alınmış olması Sağlık Bakanlığı'nın ilgili birimlerinin Çevre Bakanlığı'nın laboratuvarları ve gerekirse kendi laboratuvarlarındaki teknik alt yapıyı güçlendirmek suretiyle bölgedeki asbest maruziyet riskinin en az düzeye indirilmesine yönelik çalışmaların organizasyonu işini üstlenmesi gerekiyor. </div><div><span><br /></span></div><div><span><br /></span></div><div><span>Kaynaklar:</span></div><br />1. Çevre Mühendisleri Odası. Hatay İli Asbest Teknik İnceleme Raporumuz Yayınlandı.<br />https://api.cmo.org.tr/uploads/contents/2023-30-5-16-21-33-893153.pdfUnknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-46695754821468104132023-05-20T05:07:00.002-07:002023-06-07T00:44:26.784-07:00Performansa dayalı ücretlendirme hasta ediyor<p>Birgün gazetesinin haberine göre İskoçya’daki Aberdeen Üniversitesi’nden araştırmacılar, performansa dayalı ücretlendirmenin çalışanlarda fiziksel ve ruhsal sağlık sorunlarına yol açtığını tespit etti. </p><p><span></span></p><a name='more'></a>Ailelerin sosyoekonomik durumu hakkındaki çalışmalardan ‘Understanding Society’ platformunun verilerine dayandırılan araştırma, ücretlerini performansa bağlı alan çalışanlarda, yüksek tansiyon, kalp damar ve ruhsal sağlık sorunlarına daha sık rastlandığını ortaya koydu. Araştırmada, performansa bağlı ücret alan çalışanların kanında, yüksek stresle ilişkilendirilen fibrinojen seviyelerinin arttığı belirtildi.<p></p>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-73635558314088731512023-04-15T22:57:00.002-07:002023-06-07T00:44:42.075-07:00Yeni araç kokusu kanserojenABD'de yapılan araştırma bulguları doğrultusunda yeni alınan araç kokusu oluşturan asetaldehit ve formaldehit düzeyinin risklerine dikkat çekildi.<br><div><br><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiL_PVc2litijlwr7VQ6RYG_rUaIGjKwEy7dQcps6cIVw55gQ-jFRbyIwuLJRM3h3u52HJVi2YX8We9XAjDkqlV3x5-nfGM2u9kYs6KtR90rPMcCqS1Xk1bZSYF-R_3weg1mTS6N2WvFOQC1SzeRfrgyj5VVtEZscnF_0RxIJqfFdsYE2EcrIOSX5rY" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;">
<img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEiL_PVc2litijlwr7VQ6RYG_rUaIGjKwEy7dQcps6cIVw55gQ-jFRbyIwuLJRM3h3u52HJVi2YX8We9XAjDkqlV3x5-nfGM2u9kYs6KtR90rPMcCqS1Xk1bZSYF-R_3weg1mTS6N2WvFOQC1SzeRfrgyj5VVtEZscnF_0RxIJqfFdsYE2EcrIOSX5rY" width="400">
</a>
</div> </div><div>Çalışmanın sonuçları koruyucu sağlık hizmetleri kapsamının bireysel hizmetlerin kapsamını aşması gerektigine işaret ediyor.</div>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-21124833436750182512023-03-17T06:56:00.008-07:002023-03-18T04:13:33.048-07:00Kamucu sağlık politikaları seçim programlarında kendine yer bulabildi mi?<p>Siyasi partilerin oluşturduğu seçim ittifaklarının beyannamelerinde kamucu sağlık politikalarına yeterince yer verilmediği görülüyor.</p><span><a name='more'></a></span><p style="text-align: justify;">Birinci basamak sağlık hizmetleri koruyucu sağlık programlarının yürütüldüğü temel hizmet türünü oluşturuyor. Bu yönüyle seçim ittifaklarının birinci basamak sağlık hizmetlerine ilişkin program önerilerini sağlık politikalarına ilişkin konumlarının göstergesi olarak ele alabiliriz. Buna göre sağlık hizmetlerinin kamu personeli tarafından, kamusal önceliklere göre ve kamu kaynaklarına dayalı şekilde sunulması açısından ittifaklar arasında fark olup olmadığını incelenebilir.</p><p style="text-align: justify;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://www.thomas.co/sites/default/files/thomas-files/2022-06/Candidate%20selection%20-%20criteria%2C%20process%20and%20examples.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="517" data-original-width="800" height="252" src="https://www.thomas.co/sites/default/files/thomas-files/2022-06/Candidate%20selection%20-%20criteria%2C%20process%20and%20examples.jpg" width="390" /></a></div><br /><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: center;"><b>Millet ittifakının seçim beyannamesi</b></p><p style="text-align: justify;">Millet İttifakı tarafından açıklanan ortak politikalar mutabakat metninde seçimin Millet İttifakı tarafından kazanılması durumunda aile sağlığı merkezlerindeki (ASM) sağlık personeli sayısı ve çeşitliliği arttırılarak ASM’lerin hizmet kapasitesinin güçlendirileceği belirtiliyor. Ancak Mutabakat Metninde birinci basamak sağlık hizmetlerini sunan personelin sözleşmeli personel statüsünde değişikliğe gidileceği ya da bu personelin kadrolu personel statüsüne geçirileceği belirtilmiyor. Bu yönüyle Millet İttifakı'nın seçim beyannamesi olan mutabakat metninde birinci basamak sağlık hizmetlerinin yerel ya da merkezi kamu örgütlenmesinin bizzat kendisi tarafından sunulması gerektiği düşüncesine yer verilmediği görülüyor. Millet İttifakının seçim beyannamesine göre seçimin Millet İttifakı tarafından kazanılması durumunda birinci basamak sağlık hizmetlerinin Sağlık Bakanlığı tarafından hizmet alımı yoluyla finanse edilmesine devam edileceği anlaşılmaktadır. </p><p style="text-align: center;"><b>Cumhur ittifakının sağlık politikaları</b></p><p style="text-align: justify;">Cumhur İttifakının seçim programına yönelik açıklamalarda ise sözleşmeli sağlık hizmet modelinden vazgeçileceğine ilişkin herhangi bir niyete beyanına yer verilmediği görülüyor. Sağlık hizmetlerinin sözleşmeli personel ve kurumlarca sunulmasına ilişkin reformların Cumhur İttifakını oluşturan partilerin politikaları ile yürürlüğe konduğu dikkate alındığında, Cumhur İttifakının seçimleri kazanması durumunda birinci basamak sağlık hizmetlerinin kamucu anlayışla sunulmasına yönelik girişimlerin yapılmayacağı sonucu ortaya çıkmaktadır. </p><p style="text-align: justify;"><br /></p><h3 style="text-align: right;"><span style="font-weight: normal;">Seçime yönelik siyasi tartışmaların iktidarın değişip değişmemesine odaklandığı görülüyor. İzlenen politikaların değişip, değişmeyeceği konusu ise tartışma başlığı olarak kendine pek yer bulamıyor. </span></h3><div style="text-align: center;"><b><br /></b></div><div style="text-align: center;"><b><br /></b></div><div style="text-align: center;"><b>Diğer ittifakların sağlık politikaları</b></div><p style="text-align: justify;">Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı dışındaki seçim ittifaklarının sağlık politikaları açısından kendilerini ifade eden ayrı seçim beyannamelerinin var olup, olmadığı konusu belirli değildir. Emek ve Özgürlük İttifakının programında konuyla ilgili olarak özellikle enerji ve ulaşım hatları, sağlık ve eğitim alanlarında nitelikli, parasız ve kamusal hizmetlerin verilebilmesi için işçilerin, emekçilerin denetimini içeren acil kamusallaştırma adımlarının atılmasının gerekli olduğu belirtilmiştir. Bu içerikteki program maddesinin her ne kadar kamulaştırma kavramını içeriyor olsa da kamucu sağlık politikası önerisi olarak değerlendirmek güçtür. Bu program önerisinin kapsamı özel sağlık işletmelerinin kamulaştırılması gibi muğlak bir yaklaşımla sınırlı gibi görünmektedir. Muhalefet adayları arasındaki diğer ittifak olan Sosyalist Güçbirliği'nin sözcülerinin ise Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı'nın kamu hizmetlerine ilişkin politikalarının benzerliklerini göz ardı etme eğiliminde oldukları da dikkatlerden kaçmıyor. </p><p style="text-align: justify;">Yaklaşan seçim döneminde seçime hazırlanan siyasi ittifakların iktidarın değişip değişmemesine odaklandığı görülmektedir. Birinci basamak sağlık hizmetleri ve sağlık politikaları özelinde kamuculuğa mesafeli politikaların seçimden sonra değişip, değişmeyeceği konusunun seçim tartışmaları kapsamında kendine pek yer bulamadığını belirtmemiz olanaklıdır. </p><p style="text-align: justify;">Deniz Akgün</p>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-16516677135256763082023-03-02T07:43:00.016-08:002023-03-02T08:10:04.584-08:00Depremden etkilenenlere sunulan sağlık hizmetleri: Riskler ve olanaklar...<p>Depremden etkilenen kişilere sunulan sağlık hizmetlerinin planlanmasında uzmanlık alanlarına dayalı geleneksel sağlık hizmetleri anlayışının dışına çıkılması önem taşıyor.</p><span><a name='more'></a></span><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Depremden etkilenen bireylere yönelik sağlık hizmetlerin sahip olması gereken özellikler arasında temel sağlık hizmetleri yaklaşımına uygun olma, psikososyal belirleyicileri dikkate alma ve çevre sağlığı belirleyicilerine duyarlı olma ve koordineli ekip hizmeti yer alıyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://media.newyorker.com/photos/59096fd4c14b3c606c107cac/master/w_2560%2Cc_limit/McDonell-Nepal-1.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="497" data-original-width="800" height="257" src="https://media.newyorker.com/photos/59096fd4c14b3c606c107cac/master/w_2560%2Cc_limit/McDonell-Nepal-1.jpg" width="414" /></a></div><br /><div style="text-align: justify;"><br /></div><p style="text-align: justify;"><b>Psikososyal etkenlerin öncelikli olması</b></p><p style="text-align: justify;">Depremden etkilenen bölgelerde kişilerin sağlık sorunlarının temelinde beslenme, barınma, kendini güvende hissetme gibi psikososyal etkenlerin önem taşıdığı biliniyor. Bu yönüyle depremden etkilenenlerin öncelikli gereksinimlerini psikososyal sorunlar oluşturuyor. Bireylerin temel gereksinimlerini karşılamaya yönelik desteklerin sürekliliği sağlanmadan ortaya çıkan sağlık sorunlarına çözüm bulunması söz konusu olamamaktadır. Bu nedenle depremden etkilenen bireylerin ortaya çıkan ya da ağırlaşan sağlık sorunlarının arka planında karşılanamayan psikossoyal gereksinimlerinin rol oynayabileceğini göz ardı etmemek gerekir. </p><p style="text-align: justify;"><b>Temel sağlık hizmetleri anlayışına uygun hizmet modeli</b></p><p style="text-align: justify;">Depremden etkilenenlere sunulan sağlık hizmetlerinin bir diğer özelliğini temel sağlık hizmetleri yaklaşımına uygunluk oluşturuyor. Deprem bölgelerinde hastane sağlık alt yapısının büyük ölçüde zarar görmüş olması nedeniyle öncesindekine benzer şekilde uzmanlık alanlarına dayalı geleneksel sağlık hizmetlerinin sürdürülmesi olanaklı değildir. Depremden etkilenenlere sunulacak sağlık hizmetlerinde temel sağlık hizmetleri aracılığıyla sunulan birinci basamak sağlık hizmetlerinde merkezi rol oynaması gerekir. Bağışıklama, aile planlaması, ana çocuk sağlığı izlemleri, kronik hastalık izlemleri gibi temel sağlık hizmetleri uygulamalarının depremden etkilenen nüfusun tamamına ulaştırılabilmesi önem taşıyor. Buralarda edinilecek deneyimlerin sağlık sektörü içinde güçlendirilmiş birinici basamak sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi açısından da faydalı olacağı söylenebilir. </p><p style="text-align: justify;"><b>Çevre sağlığı belirleyicilerine duyarlı olma</b></p><p style="text-align: justify;">Çevre sağlığı belirleyicilerine duyarlı olunması depremden etkilenenlere sunulan sağlık hizmetlerinin önemli bir diğer özelliğidir. Yıkılan binalardan çevreye yayılan asbest ve diğer bazı kimyasal kirleticilerin sağlık etkilerini değerlendirmeye alınması önem taşıyor. Bunun dışında geçici yerleşim yerlerinin sanitasyon koşullarının sağlanması da sağlık hizmetlerinin önemli bir bileşeni olarak görülmelidir. Temiz su sağlanması, atıkların uzaklaştırılması, vektör kontrolü gibi hizmetlerin varlığı ve bu hizmetlerin denetimi depremden etkilenen bölgelerde sunulan sağlık hizmetlerinin önemli unsurları arasında yer alıyor. Çevre sağlığı belirleyicilerine duyarlı sağlık hizmetleri organize edilemediği durumlarda geçici barınma yerlerinde salgın hastalıkların ortaya çıkma riski artabilecektir. </p><p style="text-align: justify;"><b>Koordineli ekip hizmeti</b></p><p style="text-align: justify;">Koordineli ekip hizmeti depremden etkilenenlere sunulan sağlık hizmetlerinin olmazsa olmazıdır. Depremden etkilenen nüfusun sosyo-demografik özelliklerinin saptanması, bilgilerin kayıt altına alınması, risk grubunda yer alanların izlemlerinin yapılması koordineli şekilde yürütülebilmelidir. Sunulan psikososyal hizmet örüntüsü içinde psikolog, sosyal çalışmacı, çocuk gelişimci, ebe, hemşire, doktor gibi çeşitli mesleklerden personelin hizmetlerinin koordineli olarak sunulması ve ekip üylerinin birbirinin yaptıkları hakkında bilgi sahibi olması, heizmetlerin etkin ve verimli şekilde sunulması açısından önemlidir. Depremden etkilenen kişilerle ilgili toplanan sağlık verilerinin analiz edilerek sağlık hizmet sunucuları ve kamuoyu ile düzenli olarak paylaşılması da önem taşımaktadır. Verilerin düzenli olarak paylaşılması sağlık hizmetlerinin etkinliğinin artması ve toplumun sağlık hizmetlerine katılımını açısısından önem taşımaktadır. </p><p style="text-align: justify;"><br /></p><h3 style="text-align: right;"><span style="font-weight: normal;">Depremzedelerin geçici barınma yerlerinde kendi yaşamları açısından herhangi bir sorumluluk üstlenememeleri ilerleyen dönemlerde ciddi psikososyal sorunlara neden olabilir</span></h3><p style="text-align: justify;"><b><br /></b></p><p style="text-align: justify;"><b>Depremden etkilenenlerin yaşamları konusunda sorumluluk üstlenebilmesi</b></p><p style="text-align: justify;">Depremden etkilenen bireylerin yaşadıkları yerlerden uzakta otel, yurt gibi yerlerde ne kadar süreceği belirsiz bir süreler için barındırılması ve burada kendi yaşamları açısından herhangi bir sorumluluk üstlenememeleri ilerleyen dönemlerde ciddi psikososyal sorunlara neden olabilecektir. Bu nedenle geçici barınma gereksinimlerinin kişilerin depremden önce yaşadıkları yerleşim yerlerinin yakınlarındaki çadırkent, konteynırkent gibi alanlar aracılığı ile sağlanması tercih edilmelidir. Kişiler geçici barınma yerlerinde yaşamlarını sürdürürken sonraki yaşamlarının planlanması açısından da sorumluluk üstlenebilmelidir. </p><div style="text-align: justify;">Deniz Akgün<br />Halk sağlığı uzmanı </div><div style="text-align: justify;"><br /></div>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-33440829764731698482023-03-01T10:35:00.007-08:002023-03-01T10:40:57.935-08:00Deprem bölgesinde kolera riski var<p>Kahramanmaraş depremi sonrası Suriye'de patlak veren kolera salgını nedeniyle 2 kişinin öldüğü bildirildi.</p><span><a name='more'></a></span><p style="text-align: justify;">Kahramanmaraş merkezli deprem sonrasında kentsel alt yapı hizmetlerindeki sorunların giderilemediği Suriye'de kolera salgının patlak verdiği bildiridi. Kahramanmaraş, Adıyaman ve Hatay'daki geçici yerleşim yerlerinde temiz su temini ve atıkların uzaklaştırılması konularında yaşanan aksaklıklar kolera salgınının Türkiye'ye yayılması endişelerinin artmasına neden oldu.</p><p style="text-align: justify;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://www.thinkglobalhealth.org/sites/default/files/styles/og_image_landscape/public/2021-10/Nigeria%20Cholera%20Outbreak.jpg?itok=l4UAOu7j" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="420" data-original-width="800" height="208" src="https://www.thinkglobalhealth.org/sites/default/files/styles/og_image_landscape/public/2021-10/Nigeria%20Cholera%20Outbreak.jpg?itok=l4UAOu7j" width="395" /></a></div><br /><p style="text-align: justify;">Deprem bölgesinden bildirien gözlemler çadır, mobil tuvalet, su temini konusundaki eksikliklerin devam ettiğine işaret etmekteydi. Kolera hastası kişilerin Suriye'den Türkiye'ye geri gelmesi ihtimali deprem bölgesinde su ve atık su sisteminin hasar görmüş olması nedeniyle kolera vakalarının Türkiye'de de ortaya çıkma riskini beraberinde getiriyor. Hastalığa bağlı kayıpların yanı sıra turizm ve ekonomiyi de etkileme potansiyeli taşıyan kolera salgınına yönelik acil önlem alınması gerektiği beliritiliyor. </p><p> </p>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-19507584347643002142023-01-12T03:16:00.003-08:002023-01-12T05:06:48.325-08:00Verem hastası sayısında artışa hazır mıyız?<p>Pandemi nedeniyle sağlık hizmetlerine ulaşımın kesintiye uğraması ve ekonomik koşulların giderek kötüleşmesi ülkemizde verem hasta sayısının artmasına yol açabilir.</p><span><a name='more'></a></span><p style="text-align: justify;">Dünya Sağlık Örgütü'nün 2022 yılı Küresel Verem Raporuna göre koronavirüs pandemisinin sağlık hizmetlerini kesintiye uğrattığı 2020 yılında dünya genelinde tespit edilen verem hastası sayısı azaldı. (Grafik 1) Ancak bu azalma gerçek bir azalma olmayıp, yeni hastalara tanı konulamamasından kaynaklanmaktaydı. Pandeminin sağlık hizmetleri üzerindeki etkisinin azaldığı 2021 yılında ise verem hasta sayısında tekrar yükselme olduğu görüldü. Sağlık hizmetlerine erişimin kesintiye uğradığı dönemde tespit edilemeyen verem hastalarının toplumda daha uzun süre bulaştırıcı olduğu düşünülebilir. </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgM0q_QGEp6pLFlz1horplacxhkflTcUUmJwwxIfsjkIdS7Ee7ZNBaPBGsdak5gJh4-swgd6lgGyOGWYL3YBlz3rKKDWSLXOK2bShL3ex9c5LUgQl_maVr7NzLQ8U-Xahww0M-MI8mc6iWFQHjHnsLM6SJ_fGr5RbnHxgo_i66Oeso6oPSaLFy6kxDt/s375/yeni%20tbc%20olgu%20bildirim.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="227" data-original-width="375" height="205" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgM0q_QGEp6pLFlz1horplacxhkflTcUUmJwwxIfsjkIdS7Ee7ZNBaPBGsdak5gJh4-swgd6lgGyOGWYL3YBlz3rKKDWSLXOK2bShL3ex9c5LUgQl_maVr7NzLQ8U-Xahww0M-MI8mc6iWFQHjHnsLM6SJ_fGr5RbnHxgo_i66Oeso6oPSaLFy6kxDt/w338-h205/yeni%20tbc%20olgu%20bildirim.jpg" width="338" /></a></div><span style="font-size: x-small;"><div style="text-align: center;">Grafik 1: Dünya genelinde tanı alan yeni verem hastaları, 2015-2021 ( DSÖ, 2021 Küresel Verem Raporu)</div></span><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;">Dünya genelinden farklı olarak ülkemizde 2021 yılı ekonomik ve sosyal sorunların çarpıcı şekilde derinleştiği bir yıl oldu. Dünya genelinde gıda fiyatları 2021 yılında düşerken ülkemizde gıda enflasyonunun önü bir türlü alınamadı. Ülkemizde kontrolsüz şekilde yükselen gıda fiyatlarının kötü beslenenlerin sayısında artışa yol açması kaçınılmaz. Gıda fiyatlarının yanı sıra özellikle büyükşehirlerde konut kiralarında da önü alınamayan artışlar görüldü. Gıda fiyatları ve konut kirasındaki söz konusu artış eğilimi ülkemizde geniş toplum kesimlerinin temel gereksinimlerini karşılayamamasına yol açmış bulunuyor. </p><p style="text-align: justify;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHH7Rdrj0RAEt0WJKGzsXe_rNcJHMZ2iqf6OUyX6l-IXgU9SJOFTRud0rcjyJI6cl5Lz72gptdJCOr97F1o_itTPbLZZlm30jbxUq1G8di1ZdUAmfpEyPdiZEEExOTknDSlnKBgjODqyAehU4L9j7CLoIIJp-jxMBvOtb1jjjCaWqMS-a1w-1rcJrw/s709/tbc%20insidans%C4%B1na%20etki%20eden%20risk%20fakt%C3%B6rleri.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="218" data-original-width="709" height="145" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHH7Rdrj0RAEt0WJKGzsXe_rNcJHMZ2iqf6OUyX6l-IXgU9SJOFTRud0rcjyJI6cl5Lz72gptdJCOr97F1o_itTPbLZZlm30jbxUq1G8di1ZdUAmfpEyPdiZEEExOTknDSlnKBgjODqyAehU4L9j7CLoIIJp-jxMBvOtb1jjjCaWqMS-a1w-1rcJrw/w473-h145/tbc%20insidans%C4%B1na%20etki%20eden%20risk%20fakt%C3%B6rleri.jpg" width="473" /></a></div><span style="font-size: x-small;"><div style="text-align: center;">Grafik 2: Dünya genelinde verem hastalığı artışına yol açan risk faktörleri ( DSÖ, 2021 Küresel Verem Raporu)</div></span><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;">Verem hasta sayısında artışa neden olan en önemli değişkeni kötü beslenme oluşturuyor. (Grafik 2) Pandeminin yol açtığı sağlık hizmetlerine ulaşama durumu ile devamında ekonomik ve sosyal koşulların giderek kötüleşmesi nedeniyle ülkemizde önümüzdeki dönemde verem hasta sayısında artış olabileceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu konuda karşılaştırma yapmaya elverecek resmi istatistikler bulunmasa da özellikle çocuklar arasında kötü beslenmenin arttığı bildiriliyor. Toplumda kötü beslenen kişi sayısı yüzde 10'un üzerine çıktığında yeni verem hasta sayısı 100.000'de 50'nin üzerine çıkıyor ki (Grafik 3), bu veri önümüzdeki dönemde ülkemizde verem hasta sayısında ciddi artış olmasının muhtemel olduğunu gösteriyor. Var olan olağanüstü koşullarda toplumun temel gereksinimlerini karşılamayan kesimlerine temel gıda desteğinin sağlanması gerekli.</p><p style="text-align: justify;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEik4zaXO76QDwTrOMdy1gltyAXrELFxpiZ6kybJ3CKJ3dvCvQ_JTOSsHnUWXoME2zRGaE78eKV1-uT1YJi5htfn2v0oECeLUfq5VDdd92X554MSYu1DX1aCcCu5xTW6z2yg1ugKgNeNP3G7FcUC82bvhI14HsXKlveEWopd8LsOAO8KzvlKYsyhzMDl/s385/kt%20beslenmenin%20verem%20s%C4%B1kl%C4%B1%C4%9F%C4%B1na%20etkisi.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="385" data-original-width="384" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEik4zaXO76QDwTrOMdy1gltyAXrELFxpiZ6kybJ3CKJ3dvCvQ_JTOSsHnUWXoME2zRGaE78eKV1-uT1YJi5htfn2v0oECeLUfq5VDdd92X554MSYu1DX1aCcCu5xTW6z2yg1ugKgNeNP3G7FcUC82bvhI14HsXKlveEWopd8LsOAO8KzvlKYsyhzMDl/s320/kt%20beslenmenin%20verem%20s%C4%B1kl%C4%B1%C4%9F%C4%B1na%20etkisi.png" width="319" /></a></div><span style="text-align: center;"><div style="font-size: small; text-align: center;">Grafik 3: Kötü beslenmenin verem hastalığı sıklığındaki artışa etkisi ( DSÖ, 2021 Küresel Verem Raporu)</div><div style="font-size: small; text-align: center;"><br /></div><div><span style="text-align: center;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Verem hastalığı ile ilgili diğer bir önemli konu başlığını tedaviye dirençli verem sorunu oluşturuyor. Dünya genelinde tedaviye dirençli verem hastalığında tedavi başarısı yüzde 60 olarak bildiriliyor. Sıklığı artacak verem hastalarının bir bölümünün tedaviye dirençli verem hastası olacağını göz önünde bulundurursak, önümüzdeki dönemde verem hastalığı ile mücadelenin krize dönüşme riski taşıdığı söylenebilir. Verem hastalığının kontrolden çıkmaması için sosyal sorunların çözümüne yönelik gerçekçi adımların atılması ve kötü beslenen toplum kesimlerine yönelik yürütülen sosyal yardım programlarının güncel koşullar dikkate alınarak güçlendirilmesi önem taşıyor. Ayrıca toplumdaki risk gruplarına yönelik aktif verem sürveyansı çalışmalarının yürütülmesi ve sağlık hizmetlerine ulaşmakta güçlük çeken kesimlerin verem tanısı hizmetlerine ulaşımını kolaylaştıracak önlemlerin düşünülmesinde fayda var. <span style="text-align: center;">Verem hasta sayısında beklenen artışa bağlı olarak ülkemizde verem kontrol çalışmalarının etkinliğinin gözden getirilmesi gerekiyor. </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="text-align: center;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="text-align: center;">Dr. Deniz Akgün</span></div></span><div><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;"><br /></p></div>Unknownnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3252797401819924453.post-12243043677477340642023-01-11T00:03:00.031-08:002023-01-11T03:45:19.624-08:00Rahim ağzı kanseri ile mücadelede öncelik HPV aşısı mı?<p>Son dönemde HPV aşısının ulusal bağışıklama programına alınması gerektiği sıklıkla gündeme getiriliyor. Bazı siyasi partilerin seçim vaatleri içinde de kendine yer bulan HPV aşısının ücretsiz yapılması konusunun değişik yönleri ile tartışılması uygun olur. <span></span></p><a name='more'></a><p></p><p style="text-align: justify;">Daha önceki bir yazımızda HPV aşısının 2006 yılında kullanılmaya başlandığını ve rahim ağzı kanserine karşı belirli bir koruyuculuğa sahip olduğu düşünülmekle beraber koruyuculuk düzeyinin tam olarak bilinemediğini belirtmiştik. (<a href=" https://saglikarastirma.blogspot.com/2022/10/hpv-ass-kanserden-ne-kadar-koruyucu.html" target="_blank">1</a>) Bu yazıda ise HPV aşısının rahim ağzı kanserine karşı koruyuculuk düzeyi tam olarak bilinmese de ülkemizde ulusal bağışıklama programına alınmasının doğru olup, olmayacağı konusunu değerlendirmeye çalışalım. </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b>Rahim ağzı kanseri taramasının kapsayıcılığı </b></div><p style="text-align: justify;"><span>Rahim ağzı kanseri kontrol programının önemli bileşenlerinden birini pap smear ya da HPV taraması yoluyla yapılan servikal kanser taramasının oluşturduğu biliniyor. Ülkemizde rahim ağzı kanseri taraması ile hedef nüfusunun ne kadarına ulaşabildiği konusunda ise belirsizlikler bulunuyor. Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan </span>2020 yılı İstatistik yıllığı verilerine göre ülkemizde 15 yaş üstü yüzde 61'i hayatı boyunca hiç rahim ağzı kanseri taraması yaptırmamış bulunuyor. (2) Ancak rahim ağzı kanseri taraması ülkemizde 15 yaş üzeri nüfusa değil, 30 yaş üzeri nüfusa uygulanan bir tarama türünü oluşturuyor. Sağlık Bakanlığı istatistik yıllıkları bu konudaki veri kaynağı olarak TÜİK'in sağlık araştırmaları verisini kullandığı için ve TÜİK bu konudaki soruya 15 yaş üzeri nüfusa yönelik ankette yer verdiği için ülkemizdeki rahim ağzı kanser programının hedef nüfusun ne kadarına ulaştığına yönelik bir değerlendirme yapılamıyor. Diğer bir deyişle ülkemizde rahim ağzı kanseri taramasının güncel durumu konusunda değerlendirme yapılmasına elverecek resmi sağlık verisi bulunmamaktadır. </p><p style="text-align: justify;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://www.jostrust.org.uk/sites/default/files/_mg_0788.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="533" data-original-width="800" height="292" src="https://www.jostrust.org.uk/sites/default/files/_mg_0788.jpg" width="438" /></a></div><br /><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;">Ülkemizde yürütülen rahim ağzı tarama çalışmaları ile ilgili olarak çeşitli toplantılarda açıklanan veriler üzerinden bazı bilgilere ulaşabiliyoruz. Buna göre kanser erken tanı ve tarama merkezleri (KETEM) verilerine göre Türkiye'de HPV pozitifliği kanser taraması yapılan kadınların yüzde 3-5'i kadardır. Dünya genelinde kadınlarda HPV pozitiflik oranı ise yüzde 11-12 olarak bildiriliyor. Buna göre Türkiye'de kadınlarda HPV pozitifliği dünya ortalamasının oldukça altındadır. Bu bilgi ülkemizin HPV aşısını ulusal bağışıklama programına alınmış olduğu diğer bazı ülkeler ile arasındaki önemli bir farklılıktır. </p><h3 style="text-align: right;"><span style="font-weight: normal;">Rahim ağzı kanseri kontrol çalışmaları açısından ülkemizin önceliğini tarama kapsayıcılığının ve taramada kullanılan yöntem sayısının arttırılması oluşturuyor</span></h3><p style="text-align: justify;">HPV aşısının ulusal bağışıklama programına alındığı diğer bazı ülkelerle aramızdaki diğer önemli bir farklılık ise rahim ağzı kanseri tarama programının uygulanmasında ulaşılan kapsayıcılık düzeyidir. Yukarıda Sağlık Bakanlığı İstatistik yıllıklarına atfen belirttiğimiz gibi ülkemizde rahim ağzı tarama programının kapsayıcılığının ne olduğu konusunda bile elimizde net bir veri bulunmamaktadır. Ülkemizde kanser tarama kapsayıcılığının yanı sıra yapılan kanser taramasının niteliği konusunda da açıklığa kavuşturulması gereken yönler bulunuyor. HPV taraması şeklinde yapılan kanser taraması ile HPV pozitifliği bulunmayan rahim ağzı kanserleri tespit edilemeyeceği için bu yöntemin duyarlılığı görece düşüktür. Ülkemizdeki rahim ağzı kanseri taraması çalışmalarının HPV testinin diğer bazı testlerle birlikte yapılarak tarama duyarlılığının arttırılması seçeneğini göz önünde bulundurmak gerekir. </p><p style="text-align: center;"><b>Kanser tarama merkezlerinin sayısı arttırılmalı</b></p><p style="text-align: justify;">Rahim ağzı kanseri kontrol çalışmaları açısından ülkemizin önceliğini tarama kapsayıcılığının ve taramada kullanılan yöntem sayısının arttırılması oluşturmaktadır. Rahim ağzı kanseri taramasının bugünkü şekliyle sürdürülmesi durumunda rahim ağzı kanseri sıklığında beklenen düzeyde düşüş sağlanamayabilecektir. Bu koşullarda HPV aşısının ulusal bağışıklama programına alınması ise durumu daha da karmaşıklaştıracak bir girişim olur. Gerek ülkemizde rahim ağzı kanseri taraması çalışmalarının kapsayıcılığının düşük olması, gerekse de HPV aşısı ile sağlanacak koruyuculuk düzeyi konusundaki belirsizlik, aşılanan nüfusta rahim ağzı kanserinin belirli sıklıkta görülmeye devam etmesi sonucunu doğurabilecektir. Bu durumun ulusal bağışıklama programının güvenilirliğinin zedelenmesine yol açabileceğini göz önünde bulundurmak gerekir. Kanser kontrol çalışmaları için ülkemizde ayrılması gereken ek kaynakların rahim ağzı kanseri taraması yapılan merkez sayısının arttırılması için kullanılması daha uygun bir yaklaşım olur. </p><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;">Dr. Deniz Akgün</p><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;">Kaynaklar:</p><p style="text-align: justify;">1. <a href=" https://saglikarastirma.blogspot.com/2022/10/hpv-ass-kanserden-ne-kadar-koruyucu.html" target="_blank">HPV aşısı rahim ağzı kanserinden ne kadar koruyucu?</a></p><p style="text-align: justify;">2. <span face="Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif" style="background-color: white; color: #222222; font-size: 13.2px;">Sağlık Bakanlığı </span><span face="Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif" style="background-color: white; color: #222222; font-size: 13.2px;">2020 yılı Sağlık İstatistik Yıllığı.</span></p><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;"><br /></p>Unknownnoreply@blogger.com