Türkiye'nin çoğu kenti yakın zamanda sağlıklı içme suyu temin edememe riski altında.
Ankara'da Kızılırmak'tan elde edilen içme suyunun alimünyum sülfat başta olmak üzere bazı kirleticilerle kirlendiği belirtiliyor. İstanbul'da melen çayını besleyen havzanın çöp alanı olduğu haberi dün Milliye Gazetesi'nin internet sitesinde yer aldı. İzmir 9 Eylül Gazetesi'nde dün çıkan bir haberde ise İzmir'in içme suyu temin edilmesi planlanan Efemçukuru havzası ise maden işletmesinin tehdidi altında olduğu belirtiliyor.
Yakın zamanda Yalova'nın içme suyu kalmadığı bilgisi basına yansımıştı. Antalya'nın içme suyunun temin edilmesi planlanan Karacaören barajının ise deri organize sanayi bölgesi atıklarını taşıyan Isparta deresi tarafından kirletildiği bildiriliyor. Her geçen gün kentlerimize su temin edebilmek için daha uzak bir noktadan su taşınması gerekiyor. Göllerimiz kurudu. Türkiye'nin ikinci büyük gölü olan Tuz Gölü bile Tuz gölü tuz üretim tesislerinin faaliyetleri sonucunda kurumanın eşiğinde.
Su havzalarımız çok yönlü tehditlerin baskısı altında bulunuyor. Sanayi kaynaklı kirlilik, her yerde mantar gibi biten taş ocakları, su havzalarını kirleten maden ocakları, tarımsal sulama amacıyla aşırı su çekilmesi, denetimsiz bir şekilde kurulan hidroelektrik santraller ve küresel ısınma bu tehditlerin başlıcaları. Bu ortaya çıkan sonuç Türkiye'nin kalkınma çabalarının ne yazık ki yüksek çevresel maliyetler pahasına yürütebildiğini gösteriyor. Çevresel kirlilik ve su havzalarının korunması için musluktan su akmadığı günlerin gelmesini mi bekliyoruz?
Kayıtlar
