31 Ağustos ve 1 Eylül tarihli yazılı ve internet basınında Çin malı tıbbi malzemelerin kalp ameliyatlarında kullanılmasının sakıncalarından söz eden haberler yer aldı. Buna göre ucuz ve kalitesiz Çin malları ameliyat malzemesi olarak da sağlığımızı tehdit etmeye başlamış gibi görünüyor.
(01.09.2011 tarihli Bursa Hakimiyet Gazetesi)
Aynı günlerde 03.09.2011 tarihli Sözcü Gazetesi'nde Adana Numune Hastanesi'nin ödeme kurumlarından alacaklarını alamadığı gerekçesiyle bazı tıbbi malzeme ve ortez-protez uygulamalarını içeren tedavilerin bir süreliğine uygulanmaması kararıyla ilgili haberini okuyoruz. Diğer taraftan sağlık harcamalarının bir süredir kamu kurumları ve halk için altından kalkılamaz bir yük oluşturmaya başladığı biliniyor.
(03.09.2011 tarihli Sözcü Gazetesi)
2010 yılında kamu kurumları ilaç ve tıbbi malzeme dahil olmak üzere 20 milyar dolarlık sağlık alımı gerçekleştirdiler. Bunun yarısından fazlası ithalat yoluyla gerçekleştirildi. Elbette bu yükün altından kalkmak kolay değil. Aslında Türkiye'deki sağlık sistemi ile taşıma suyla değirmen döndürülmeye çalışılıyor. Değirmen ağır aksak dönüyor. Bir taraftan ilaç ve malzeme ithalatı yoluya kamu kurumlarından yurt dışına, diğer taraftan katkı ve katılım payı yoluyla vatandaşın bütçesinden sağlık giderleri yamasına sürekli kaynak taşınıyor. Değirmenin bir tarafında hastanelere para yetiştiremeyen ödeme kurumları, diğer tarafında ise Çin malı malzemelerle yapılan kalp ameliyatlarıyla hastalarının memnun etmeleri beklenen ve performansları bununla ölçülmeye çalışlılan sağlık çalışanları. Bu değirmenin denkleminde sakın bir yanlışlık olmasın?